Türkçeleri de çoktan düzeldi. Ağızlarını yaya yaya konuşan hâlâ birkaç programcı var ama onlar bile sempatik.Keşke zaman olsa da daha çok radyo dinlesem dediğim çok oldu. Özellikle haber programlarında. Sabah ve akşam kuşağında, birbirinden ilginç ve bir o kadar da doyurucu haber programları var. Sadece onları dinleyenler bile gündemin çok uzağında kalmayabilirler.Radyolar, bir anlamda televizyonların mutfağı. Programcılar önce orada pişiyor, televizyonda ise kaymağını yiyorlar. Bugün en ünlü televizyon programcılarının çoğunluğu radyo kökenli. Zaten radyo birikimleri olmasa, televizyonlarda bu kadar kısa sürede popüler de olamazlardı, ayakta da kalamazlardı.Sizleri bilmem ama ben radyoyu işe gelip giderken dinleyenlerdenim. Yol uzun, İstanbul trafiği de arapsaçına dönünce, birilerine kızıp sinir katsayısını yükseltme yerine, radyonun keyfini çıkarıyorum. Ama hayıflandığım anlar da olmuyor değil. Örneğin birkaç kanal dışında pek çoğu hâlâ konuk konuşmacının ismini hatırlatma konusunda çok cimri. Örneğin, kanallar arasında sörf yaparken, hoş bir sohbeti ya da herhangi konuda yorum yapan ilginç birini yakalıyorsunuz. Konuşmanın tam orta yerinde dinlemeye başladığınız için, konuşanın kim olduğunu özellikle merak ediyorsunuz. Bekliyorsunuz ki sunucu, spiker ya da programcı, bu konuda bir bilgi versin. Adı nedir, ne iş yapar, hangi vesileyle programa konuk oldu? Ama nafile. Konuşma bitip başka bir konuğa ya da müziğe geçtiklerinde bile konuşmacının kim olduğu konusunda en ufak bir hatırlatmada dahi bulunmuyorlar.Keşke isimleri daha çok telaffuz eder hale gelseler. Eminim benim gibi diğer radyoseverler de çok memnun olacaktır.Hayıflandığım bir diğer konu ise müzik dinlerken daldan dala atlamaları. O anda öyle bir parça yakalamışsınız ki müthiş keyif veriyor. İstiyorsunuz ki hiç bitmesin ya da aynı makamdan devamı gelsin. Bazı kanallar bunu yapıyor. Ama bazıları da var ki daldan dala atlamayı bir marifet sayıyorlar... Radyo dinlemek her geçen gün daha keyifli hale geliyor. O ilk günlerin şaşkınlığını çoktan üzerlerinden attılar. İçerikli programların sayısı her geçen gün artıyor. Müzik ve eğlence programlarına ise zaten diyecek yok. O kadar çok kanal var ki, seçim yapmak bir o kadar zor. Sizleri bilmem ama ben sabahları ayrı, akşamları ayrı kanalları dinliyorum. Genelde de kanal kanal dolaşıyorum. O anda hangisi hoşuma gidiyorsa ona takılıyorum. Ama bazen 5-10 dakika kaldığınız kanalın ismini duymanız da mümkün olmuyor. Tıpkı konuk ismi gibi kendi isimlerini de hatırlatmıyorlar. En azından birkaç saniyelik tanıtım müziğini girebilirler ya da laf arasında şu anda, şu kanaldasınız diyebilirler.Bir de uzun yolculuklara çıktığınızda frekanslar bir anda değişiyor. A radyosunu dinlerken, B radyosuna geçiveriyorsunuz. Teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde, bilim biraz da radyocular için çalışsa ve frekans değişimini otomatik olarak kendisi ayarlasa ne iyi olur. Örneğin, oldukça geniş bir alanda dinlenen bir radyo, İstanbul'dan çıkıp Kocaeli sınırlarına girdiğinizde kaybolmamalı, yeni frekansında yayınına devam edebilmeli. Bu o kadar zor mu ki?..Radyolar kendi yıldızlarını yaratma konusunda da eskisi kadar başarılı değiller. Oysa çok iyi isimler olmasına karşın, eskiyle kıyaslandığında, televizyonlara ya da medyaya yeni isimler kazandıramadılar. Sanki konuk ve kendi isimlerini tanıtma konusundaki tutuklukları ya da bencillikleri, bu konuda da devam ediyor.Özetin özeti: Hâlâ radyoyu keşfedemeyenlerdenseniz, bu sizin için büyük bir kayıp. Yaşamınızın bir anında mutlaka radyo da olsun. Hem de uzunca bir anında. Hele bir keşfedin, kesinlikle vazgeçemeyeceksiniz. Ve bir süre sonra, hemen her konuda, kendinizi çok daha donanımlı, keyifli ve sakinleşmiş hissedeceksiniz. Bizden önermesi!.. aguclu@milliyet.com.tr Hangi kanal?