İnternetten sonra, sanıldı ki gençlerin ilgisi bütünüyle sanal aleme kaydı. Oysa radyolar, sinemalar, kitap satışları tıpkı eskiden olduğu gibi hala altın çağını yaşıyor...
Örneğin radyoları ele alalım. İlk yılların acemiliğini çoktan üzerlerinden attılar. Abuk subuk konuşan sunucular öylesine azaldı ki, ne yaparsa yapsın artık ayakta kalamıyorlar...
İçi boş geyik muhabbetleri de azaldı. Dinleyiciye saygısız, program konuklarını rencide eden ukalalar da artık yok gibi...
Radyolar sayesinde İstanbul trafiği de artık işkence olmaktan çıktı. Hatta bazen kendinizi programın temposuna, sıcaklığına, coşkusuna öylesine kaptırıyorsunuz ki, yolculuk hemen bitmesin istiyorsunuz...
Radyoda illa da şu kanalı dinlerim diyenlerden değilim. O andaki havama göre sürekli gezindiğim kanallardan hangisi ilgimi çekerse onda kalıyorum. Sıkıldı mı biliyorum ki, fazlasıyla alternatif var.
Sabah saatleri, haber ağırlıklı kanallar tercihim. Tekrara düştüklerinde ya da reklam aralarında, aradığınız her türlü müzik hemen elinizin altında. Bir tuşa basarak bir anda haber dünyasının yarattığı karamsarlıktan kurtulup, farklı dünyalara yolculuğa çıkabilirsiniz...
Haber programları, artık klasik gazete okuma sürecinin çok ötesine geçtiler. Cep telefonlarının getirdiği teknolojik üstünlükle haber neredeyse oradalar. Türkiye'nin ve dünyanın dört bir yanından canlı bağlantılarla en son gelişmeleri anında size duyurabiliyorlar...
Müzikte de sınırlar çoktan aşıldı. Klasik müziğin en seçkin örnekleri, Latin müziğinin en coşkulusu, Türk müziğinin her türlüsü önce radyolarda. Dünya listelerini zorlayan parçalar da neredeyse günü gününe kulağımıza bayram yaptırıyor...
Sosyal içerikli programlar da her geçen gün artıyor. Hobilerinize yönelik bir program arıyorsanız, mutlaka bir yerlerde vardır. Otomobilse otomobil, kitapsa kitap, çiçekse çiçek programı. Ne ararsanız var.
Futbol maçlarını radyodan dinlemenin zevki de bir başka oluyor. Öyle şifreli, mifreli de değiller. Üstelik çok daha heyecanlı. Pek çok kişi gibi ben de çoğu zaman görüntüyü TV'den izliyor, sesi radyodan dinliyorum...
Radyoları propaganda amacıyla kullananlar yok mu? Elbette hala var. Ama dinleyici sayılarının çok fazla olduğunu sanmıyorum. Bir çeşni olarak kendileri konuşup, kendileri dinliyorlar...
Canlı telefon bağlantıları, adeta Türkiye'nin bir profili. En fazla da gençler arıyor. Genelde de öğrenciler. Gece yarısı programları gibi öğlenden sonra ve akşam programlarının koyu müdavimi yine onlar. Onları dinledikçe insanın içi açılıyor...
Özetin özeti: Teşekkürler radyolar. İyi ki varsınız. Nerede olursanız olun ama, mutlaka elinizin altında bir radyonuz olsun!..
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr