Önümüzdeki aylarda 24 üniversitede rektörlük seçimi var. Akademik çevreler için bu seçimler cumhurbaşkanlığı seçiminden çok daha önemli. Çünkü hocaların geleceği rektörlerin iki dudağının arasında. Astıkları astık, kestikleri kestik. Dünyanın hiçbir yerinde böylesine sınırsız yetkiyle donatılmış rektör bulmak mümkün değil. Bu yüzden koltuğa bir oturan
Demirel gibi bir daha bırakmak istemiyor...
Rektörler, YÖK öncesinde seçimle işbaşı yapıyorlardı. YÖK'ten sonra uzunca bir dönem atamayla geldiler. YÖK öneriyor, cumhurbaşkanı atıyordu. Son yıllarda ise yeniden seçime dönüldü. Ama bu tam bize özgü alaturka bir seçim.
Aday belirleme seçiminde en fazla oy alan 6 aday YÖK'e bildiriliyor, YÖK de bunlardan 3'ünü Cumhurbaşkanı'nın onayına sunuyor. O da onlardan birini rektör olarak atıyor. Dışardan bakıldığında demokratik bir süreç gibi gözüküyor. Ama seçimler mercek altına yatırıldığında Bizans entrikaları yanında hafif kalıyor...
Önceki yıl, dünya üniversitelerine yaptığımız gezi sırasında da yazmıştım. Onların çoğunda bizde olduğu gibi böyle seçim falan yok. Göreve en fazla kim layıksa o getiriliyor. Kiminde mütevelli heyeti seçiyor, kiminde rektör belirleme komiteleri, kimini de devleti yönetenler atıyor. Anlayacağınız seçimin olduğu ülkelerde bile bizdeki gibi alaturka olanını bulmak zor. Seçimlerde, bizde olduğu gibi sadece kaymak tabakası değil, öğrenciden çalışanlara, asistanlardan profesörlere kadar üniversiteyi temsil eden herkes oy kullanabiliyor...
Şimdi gelelim rektörlük seçimlerinin alaturkalıklarına. Sakın ola, bu kadarı da olmaz demeyin. Çünkü hepsi oluyor...
* Demokrasilerde her vatandaşın bir oy hakkı var. Oysa rektörlük seçimlerinde hocalar, eğer rektöre oy verecekse aynı anda iki farklı üniversitede oy kullanabilirler.
* Üniversitenin gerçek yükünü çeken öğretim görevlileri, öğrenci temsilcileri ve idari kadroların seçimlerde hiç söz hakkının bulunmaması, yöneten yöneltilen sınıflar yaratıyor. Anlayacağınız, efendi - köle zihniyeti üniversitelerde hala devam ediyor...
* Yüzde 20 oyla rektör olmak mümkün. 1000 öğretim üyesi olan bir üniversitede 200 oy alan en fazla oyu alarak rektör olabiliyor.
* YÖK'ün istemediği bir isim, oyların yüzde 70'ini de alsa rektör olması mümkün değil. Ya Cumhurbaşkanı'na gidecek listeye konmuyor ya da 3. sıraya konarak şansı yok ediliyor.
* Mevcut rektörler ve alınanların yerine vekaleten atananlar yarışa hep avantajlı giriyor. Örneğin üç aylığına vekaleten atanan bir rektör, 180 oyla birinci olunan bir seçime 80, 100 koltuk dağıtarak girebiliyor...
Özetin özeti: Üniversiteler, demokrasiye ve seçimlere olan inancın güçlenmesi için yozlaşmanın değil aklın, bilimin, etik değerlerin kaleleri olmalıdır...
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr