Çevrenize bir bakın, doğduğu yerde yaşayan kaç kişi var?
İstanbul’da İstanbullu yok gibi.
İzmir’de, Ankara’da, Van’da, Diyarbakır’da, Erzurum’da, Edirne’de, Sivas’ta, Gaziantep’te ve neredeyse diğer tüm kentlerde de durum farklı değil.
Ve günümüzün en önemli sorunlarından biri iç göçlerin yarattığı travmalar iken, şimdi ona bir de dış göçler eklendi.
Suriyeli, Afrikalı, Balkan ya da Orta Asya göçmeni olmayan kentimiz de yok gibi.
Eskiden topraklarımızda 72 milletten insan yaşıyor derdik, şimdi 172 milletten konuklarımız var...
Hayat insanı öylesine savuruyor ki bırakın ikinci, üçüncü nesli, orta yaştakilerin çoğu bile doğdukları toprağı hatırlamıyor.
Peki savrulup gittikleri yerlerde daha iyi yaşam standardına sahip olabiliyorlar mı?
Daha iyi eğitim, sağlık ve çalışma koşulları onları bekliyor mu?
Evet demek o kadar zor ki!..
Göç Bakanlığı şart
Farkında olmamanız mümkün değil!
Göçün yarattığı sıkıntıları A’dan Z’ye, yediden yetmişe hepimiz yaşıyoruz.
Göç dalgası ne zaman, nereden gelecek, nereye savrulacak hiç belli değil.
Göç veren kentlerin birçoğu, bir o kadar da göç alıyor.
Bu yüzden de ne takip edilebiliyorlar ne de herhangi bir tahmin yürütülüp ona göre önlem alınıyor.
Yarattığı sorunlar sadece fiziki ve ekonomik olsa hadi bir şekilde giderilir ama sosyal sorunlar aldı başını gidiyor.
Göçün travmalarını Avrupa bile ancak 30 yıl sonra fark etti.
Çözmeye çalışıyor ama hâlâ içinden çıkamıyorlar.
Ve bu yüzden pek çoğunda çoktan Göç Bakanlığı kuruldu.
Böylesi bir koordinasyon bakanlığın kurulması olmazsa olmazların başında geliyor.
Çünkü diğer bakanlıkların hiçbiri yarattığı sorunları tam olarak göremiyor, ona göre tedbir alamıyor...
Elbette, kâğıt üzerinde kurulacak sözde bir bakanlıktan söz etmiyoruz.
Yetkileri de yaptırım gücü de olmalı.
Yıllarca Bilim Bakanlığı da kurulsun dedik.
Kuruldu da ne oldu?..
Öyle olacaksa hiç olmasın daha iyi...
Yumurta kapıya gelmeden
Hemen hemen hiçbir konuda sorun yaşamadan çözüm düşünmüyoruz.
Öngörü diye bir kelime sanki kafamızda da yok, dilimizde de.
Ekonomiden siyasete, eğitimden dış politikaya bir göz atın.
Kriz ya da kaos çıkmadan önlem alıyor muyuz, politika geliştiriyor muyuz?
Peki, bu nereye kadar böyle devam edecek?
Deneme yanılma yöntemiyle öğrenme yöntemi ilk çağlarda kaldı.
Ve biz, bugünün dünyasında, hâlâ el yordamıyla yol almaya çalışıyoruz.
Göçü ve göçün yarattığı sorunları ciddiye almazsak, önümüzdeki yıllarda en büyük sorunumuz bu olacak.
Koca Ankara’da bunu öngören birileri yok mu?
Varsa seslerini niye yükseltmiyorlar?..
Özetin özeti: Bugünün ufak sorunlarının yarının büyük krizleri olduğunu daha kaç defa göreceğiz! Ses ver Ankara!..