İstanbul'da yaşamak her geçen gün daha da zorlaşıyor. Deprem korkusu yetmiyor gibi şimdi de hırsızlık, gasp, soygun giderek can sıkıcı hale gelmeye başladı. 10 İstanbulluyla konuşsanız, 8'inin bu konuda size anlatacağı mutlaka bir hikayesi vardır...
Kardeş yayın kuruluşlarından
Radyo Foreks'te çalışan arkadaşımız
Erol Candabak, önceki akşam İstanbul'un göbeği
Mecidiyeköy'de saldıraya uğradı. Kanal D'nin merkez binasından çıktıktan 50 metre sonra yanına yaklaşan 18, 20 yaşlarındaki kılığı, kıyafeti, şivesi düzgün bir gencin
"Arabam şurada yolda kaldı, lütfen biraz iteler misiniz" dedi. Rolünü öylesine iyi oynadı ki,
Erol'un acıma duyguları bir anda kabardı. Karda kışta perişan olmasın diyerek birlikte yan sokağa girdiler. Ama ortalıkta araba falan yoktu. Hani araba nerede, demeye kalmadan da 7 - 8 kişi üzerine çullanıp, tekme, tokat ve ellerindeki beyzbol sopalarıyla Erol'u kıyasıya dövüp sokak ortasında bırakıp kaçtılar. Ha bu arada omuzundaki çantayı ve çeplerini boşalmayı da ihmal etmediler...
Evet olay İstanbul'un göbeğinde, akşam 20.30'da Mecideyeköy Karakolu'na 100 metre mesafede gerçekleşiyor. Erol, dayak yerken bir yandan da imdat, polis, yardım edin çığlıkları atıyor. Ama ne yakından geçenler, ne de pencerelerinden film seyreder gibi vahşeti izleyenler, olaya müdahale etmeye cesaret edemiyorlar.
Erol, eli yüzü kan içinde Kanal D'nin danışmasına kadar zar zor gelip, polis, hastane, soygun dedikten sonra oracıkta bayılıyor. Gözlerini hastanede açtığında kafası, burnu kırılmış, her tarafı çürük içinde kalmıştı. MR'ı çekilinceye kadar arkadaşları korku içindeydi. Neyse ki kırık ve eziklerin dışında ciddi bir şey gözükmedi. Şimdi hala müşahede altında...
Acilin kapasında sonucu beklerken, hemen herkes başından geçen olayları anlatmaya başladı. Evi ve arabası soyulmayan neredeyse yoktu. Benzer gasp olaylarına şahit olanlar da bir hayli fazlaydı. Bir arkadaş maaşını aldığı gün yerde kıvranan birine yardım olsun diye taksiye bindirip hastaneye göndermiş. Eve döndüğünde çepleri tamtakırmış. Bir diğeri kırmızı ışıkta duran bir bayanın nasıl soyulduğunu, bir başkası da yaşayarak şahit olduğu sokak kapkaççılarını anlattı...
Olaydan sonra hastaneye ekiplerin biri gitti, diğeri geldi. Acılar içinde kıvranırken tam 6 kez ifadesi alındı. Zaman zaman eziyet noktasına gelen ifadeler, bazen Erol'u öyle sinirlendirdi ki, soyulan, dayağı yiyen değil, sanki bütün yaşananlara ben neden olmuşum gibi zanlı muamelesi gördüm deyip duruyordu. Gece geç saatlere kadar sohbette ortaya çıkan bir başka sonuç ise polis isterse bu tür olayları anında önler, nerede ne oluyor her şeyden mutlaka haberi vardır. Ama büyük operasyonlardan zaman bulup da sokakla ilgilenemiyor şeklindeydi...
Özetin özeti: İstanbul'un huzuru kaçıyor. İlgililerin dikkatine!..
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr