Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Tarih müthiş bir şey! Hele ki doğru kaynaklardan aktarılırsa. Hele ki objektif bir bakış açısıyla irdelenirse.

Yılda en az birkaç kez de olsa, tarihçilerle bir araya geliyor, doğup büyüdüğümüz toprakların yakın tarihini, 80 yıllık bir gecikmeyle anlamaya çalışıyoruz.

Haymana, başkent Ankara’nın en yakın ilçelerinden biri. Hani Mustafa Kemal’in “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” dediği yer.

Milli Mücadele yıllarını hatırlayın. Düşman Ankara’ya kadar gelmiş ve düştü düşecek. Başkentin daha içlere, Kayseri’ye taşınmasının düşünüldüğü o zor yıllar.

Haberin Devamı

Yunan orduları yaka yıka Anadolu içlerine kadar gelmiş ve başkentin kapısına dayanmış. Ankara düşerse, Türkiye Cumhuriyeti de düşecek ve belki de bugünlere hiç gelinemeyecekti...

Dur durak bilmeden ilerleyen düşmanın, durduğu ve İzmir’de denize dökülmek üzere adım adım püskürtüldüğü o “Son Kale” Haymana.

Çanakkale Zaferi’nin önemi ne ise, Haymana’nın önemi de o. Ama bu bir türlü ne bu topraklarda doğup büyüyen bizlere ne de dünyaya anlatıldı.

Oysa Türk ordusunun en büyük zayiat verdiği, en çok subay kaybettiği, Mustafa Kemal’den İnönü’ye dönemin en önemli komutanlarının karargâh kurduğu, her metrekaresi şehit kanlarıyla sulanan topraklar burada ve hiç kimse bunun farkında değil.

En kanlı savaşların yaşandığı bölge, nihayet bu yıl, Milli Park ilan edildi. Bu yönde bir seçmeli ders konulması için karar alındı. Umarız bizden sonraki nesillere ve tüm dünyaya Haymana’nın tarihimizdeki önemi çok daha iyi anlatılır.

Ankara Üniversitesi, Haymana Kaymakamlığı ve Haymana Belediyesi tarafından ortaklaşa düzenlenen “IV. Ulusal Sakarya Zaferi ve Haymana Sempozyumu”nda tarihçilerimiz öyle çarpıcı anekdotlar anlattı ki şaşırmamak, acı duymamak, kahrolmamak mümkün değildi...

Haymana o dönemde ülkenin en büyük sağlık merkezi olmuş. Yoksulluğun ve acıların en büyüğünü yaşarken, ya istiklal ya ölüm mücadelesi vermiş.

Haymana, binlerce yıllık tarihinde, onlarca medeniyete ve 72 milletten diyebileceğimiz etnik kökene ev sahipliği yapmış. Hâlâ da yapıyor.

Haberin Devamı

Laz, Çerkez, Tatar, Kürt, Boşnak, Ermeni, Rum, Gürcü ve daha pek çok etnik kökenden köyler hâlâ var. Yüzlerce yıldır kendilerini Türkiye Cumhuriyeti’nin asli vatandaşı olarak görüyor ve hep birlikte yaşıyorlar.

Milli Mücadele’de hep birlikte omuz omuza savaşmışlar.

Her dış göç dalgasında da dünyanın dört bir yanından gelen soydaşlarımıza kucak açmışlar. Şimdi de fazlasıyla Suriyeli var.

Tarihçilerin anlattığına göre bu durum, yüzlerce, binlerce yıl önce de böyleymiş, savaşlar nedeniyle ne zaman içerilere doğru çekilmeye başlansa son durak Haymana olurmuş...

Hafta başında biri Dağlıca’dan, diğeri Iğdır’dan iki şehidimizin cenazesi birlikte kaldırılmış. Biri Kürt köylerinden, diğeri de Türk köylerinden. Bu vesileyle bir kez daha bizi kimse birbirimize düşüremez mesajı verildi.

Sempozyuma o kadar çok bilim insanı, yazar ve politikacı katıldı ki isimlerini tek tek yazsam köşe yetmez.

Keşke benzeri toplantılar ülkemizin her köşesinde gerçekleştirilse de bu ülke hangi koşullarda, nasıl kuruldu tüm ayrıntılarıyla yediden yetmişe herkese bir kez daha anlatılsa...

Haberin Devamı

Konuşmacılardan birinin çok çarpıcı bir tespiti vardı. Başlığa da çıkardım. Tarihini bilmeyenler, tarihini ciddiye almayanlar, tarihini unutanlar aynı tarihi yani aynı günleri bir kez daha yaşamak zorunda kalabilirler uyarısında bulundu ki kanımızı dondurmaya yetti de arttı.

Özetin özeti: Eğer biz düne saygı göstermezsek, yarın da bize saygı gösteren olmaz. Tarihi ne olur hafife almayalım ve angarya olarak görmeyelim!