KKTC’de gerçekleşen miting, bardağı taşıran son damla oldu. Kıbrıs’a gidip gelenler, ortada bir sorun olduğunu zaten hep görüyordu.
Şimdi su yüzüne çıkan, yüksek sesle dillendirilen görüşler, zaten düne kadar kapalı ortamlarda konuşulan konulardı.
Peki bundan sonrası ne olur?
İşte o tam bir muamma!..
Ama yine de bu gece Genç Bakış‘ta bu sorunun cevabını arayacağız...
Türkiye ile KKTC arasındaki bu gerginlik, oradaki üniversiteleri ve Türkiye’den giden öğrencileri nasıl etkiler?
Siyasetçi ve rektörlere öncelikle onu sordum.
Kesinlikle etkilemez dediler. Ama diye de devam ettiler.
Hemen herkesin ortak söylemi ise bu tartışmaların ve onun yarattığı gerginliğin bir an önce son bulması. Ama sanki o da o kadar kolay olacak gibi gözükmüyor.
Öğrenci kaçarsa ekonomi biter
Üniversitelerin KKTC ekonomisi için önemini anlatmaya gerek yok. Şu an için adayı ayakta tutan en önemli ekonomik faaliyet oradaki on binlerce öğrenci. Bir an için bu üniversitelerin krize girdiği düşünün, işte o zaman söylenecek sözler, açılan pankartlar bugünkünden çok daha farklı olur. Ve bugünlerin de aranacağı noktaya gelinir.
Elbette kötü senaryolar üzerine görüş ortaya koymak ya da onlara su taşımak, en son yapılacak iş olmalı. Ancak gidişat o yönde.
KKTC üniversitelerinin kontenjanları geçen yıl yarı yarıya boş kaldı ve başta YÖK olmak üzere Türkiye olup biteni sadece izledi.
Oysa alınacak pek çok önlem, yapılacak pek çok açılım olabilirdi. Hiç biri gerçekleşmedi. Belki de burunları sürtülsün istendi.
Dışarıdan bakıldığında biz gururluyuz, onlar bizden de gururlu. Ne onlar alttan alıyor ne de biz. Bugün gelinen tıkanıklığın belki de en önemli nedeni bu.
Biz onlara kızıyoruz, onlar da bize. Her iki tarafın da kendine göre haklı gerekçeleri var. O yetmiyor, ambargo ve diğer uluslararası dayatmalar da gerginliğin tuzu biberi oluyor.
Kabahatli kim?
Türkiye ile KKTC arasındaki gerginlikte, kabahatli aramak kadar yanlış bir adım olamaz. Yani böylesi bir kavganın galibi olmaz. Bu yüzden ne Türkiye’nin ne de KKTC’nin böylesi bir efelik yapmaya hakkı yok.
Ortada maksadı aşan sözlerin olduğu kesin. Kimin ne söylediğinin de hiç önemi yok. Sonuçta, daha da alevlenecek tartışmaların kimseye bir yararı olmayacağı gibi her iki tarafa zararı da büyük olur.
Ama nereden bakılırsa bakılsın, bugüne kadar uygulanan politikaların, politika olmadığı da ortada. Eğer bu konuda ille de bir şeyler söylenmek isteniyorsa, dünün kısır tartışmalarını bir tarafa bırakıp, geleceğe bakmak gerekir.
Siyasi gelişmeler elbette Türkiye ve KKTC’nin kontrolünde değil. BM bile işin içinden çıkamadı. Belli ki bu belirsizlik AB’den ABD’ye herkesin işine geliyor. Ama ekonomik dengeler öyle değil.
Türkiye ve KKTC eğer bugüne kadar akıllı politikalar uygulayabilmiş olsalardı, bugün yaşanan gerginliklerin hiç birisi gündeme dahi gelmezdi.
Üniversiteler yaşanan ekonomik krizi ve Türkiye’den gelen öğrenci kaçışını, bir ölçüde başka ülkelerden öğrenci getirerek kapatmaya çalışıyorlar. Bu konuda çok başarı olan üniversiteler var. Ama bu uzun süreli bir mücadeleyi gerektiriyor. Bugünden yarına sorunu çözecek gibi de gözükmüyor.
Diğer ekonomik önlemlere gelince, işte onlar bu gece konunun uzmanları ile tartışılacak.
Kadir Has Üniversitesi’ndeki programa KKTC Demokrat Parti Genel Başkanı Serdar Denktaş, Milliyet Gazetesi Yazarı Metin Münir ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aydın konuk olacak.
Programda şu sorulara cevap aranacak:
Başbakan’ın sözleri Kıbrıs’ta nasıl yankılandı?
Kıbrıs Türkiye için bir yük mü?
Türkiye’nin dış politikasında Kıbrıs’ın rolü ne?
Kıbrıs Türkiye’nin AB üyeliğine engel mi?
KKTC’nin ekonomisi Türkiye’den daha mı iyi?
Kıbrıs’ta en düşük emekli maaşı gerçekten 10 bin lira mı?
Kıbrıs’ın Türkiye üzerindeki ekonomik yükü ne?
Türkiye’siz bir Kıbrıs nasıl olur?
Türkiye Kıbrıs’ı gözden çıkarır mı?
Kıbrıslılar Türkiye’ye neden tepkili? Nasıl bir gelecek istiyorlar?
Özetin özeti: Her şer’de bir hayır vardır. Umarız bu tartışmalar, kangrene dönüşen Kıbrıs sorununa çözüm getirir.