Cevabı hem çok kolay hem de çok zor bir soru.
İsterseniz gelin hep birlikte sesli düşünelim?
En güçlü kurumumuz hangisi?
Beştepe mi?
O eskidendi diyen çok olacaktır.
Hükümet mi?
Neredeyse iki aydır müstafi durumda.
Yargı mı?
Yüzlercesi kapı önüne kondu.
Peki ya ordu?
Genelkurmay Başkanı bile içeri girdi.
Medya?
Şamar oğlanına döndü.
Parlamento?
Ne zaman en güçlü o oldu ki?
Polis?
Kendilerini bile koruyamıyorlar.
Sivil toplum örgütleri?
Sesleri bile çıkamaz hale geldi.
Üniversiteler?
Bir güçleri olduğuna kendileri bile inanmıyor.
Zenginler?
Korkudan ağızlarını açamıyorlar.
Seçmenler?
4 yılda bir konuşuyorlar! Onu da dikkate alan yok...
Yukarıdaki listeye daha pek çok eklenti yapabiliriz.
Doğru olan, elbette yukarıdaki kurumların, ülkemizin en güçlü kurumları olması ama gelinen nokta da ortada...
Peki, en güçlü kurumlar, yukarıdakiler değilse, hangileri?
Lafı hiç evirip çevirmeden söyleyelim:
Dershaneler, YÖK ve ÖSYM...
Dershaneleri 12 Eylül de kapatamadı, son yılların en güçlü iktidarı da.
YÖK, kurulduğu ilk günden bu yana tüm siyasi partilerin hedefinde ama bırakın kapatılmayı her defasında daha da güçlendi.
ÖSYM’den daha fazla hata yapan bir başka kurum yok, gençlerin hayatını altüst ediyor ama onlara hiçbir zaman, hiçbir şey olmuyor!..
Gelin de çıkın işin içinden!..
Peki, dershaneleri güçlü ve dokunulmaz kılan ne?
Arkalarında nasıl bir güç var ki elini değen yanıyor?
Hiç öyle esrarengiz senaryolar yazmaya gerek yok.
Diğer kurumlarla kıyaslandığında, hepsi birbirinden gariban.
Ama siyasi iktidarların yanlış eğitim politikalarıyla öylesine besleniyorlar ki kimse onlara dokunamıyor.
Dershaneleri kapatacağız diyenler, aslında onları en çok destekleyenler!..
Gelelim YÖK’e; karşı olmayan tek kişi yok.
Ona rağmen hiç kimse kapatmıyor. Çünkü her gelen biraz da biz kullanalım diyor.
ÖSYM’ye gelince:
Bir zamanların en güvenilir kurumu oydu.
Güvenirlik sıralaması yapıldığında en tepede hep o yer alırdı.
Son yıllarda ise irtifa kaybede kaybede bir hal oldu.
Yanlışsız sınav yapamıyor, hakkında kesinleşmiş yüzlerce dava var ama kimse dokunamıyor.
Daha da vahimi, ek yasal düzenlemelerle daha da güçlendiriliyor.
Niye?
Çünkü sorunların üzerine samimiyetle gidilmiyor.
Liyakatin yerini, farklı ilişkiler almış durumda.
Ve en önemlisi, tıpkı YÖK’te olduğu gibi onun da geri planında arka bahçe sevdası yatıyor...
Demokratik hukuk devletinde güçler dengesi bellidir.
Milletin üzerinde hiçbir güç yoktur.
Meclis, yargı, ordu, medya ve daha akla ne geliyorsa hepsi millet adına karar alır, karar verir, onun menfaatini korur.
Vesayet ya da bozuk sistemlerin yarattığı kurumların esamesi bile okunmaz...
Özetin özeti: İnsanlar ilk çağlarda kendi totemlerini yaratıp, sonra da ona taparmış. Sanki o günden bugüne bizde değişen fazla bir şey yok!..