Türkiye günlerdir
Hizbullah vahşetini konuşuyor. Öldürme yöntemleri ve ortaya çıkan görüntüler iğrenç. Psikologlar, ruh sağlığını bozacağı gerekçesiyle ana haber bültenlerinin yayımlandığı saatlerde çocukların ekrandan uzak tutulmasını istiyorlar. Haksız da sayılmazlar. Tüyler ürpertici görüntüler, yetişkinlerin bile yüreğini ağzına getiriyor...
Yazılı ve görsel basında günlerdir vahşetin geldiği boyut tartışılıyor. İnsanlar nasıl böylesine vahşileşebilir, nasıl böylesine gözünü kırpmadan cinayet işleyebilir diyorlar...
Belli ki, ne
"çocuklara haber izletmeyin" diyen psikologlar, ne de vahşi cinayetler karşısında şok olan yorumcular, haberlerin dışında televizyon izlemiyor. Eğer izlemiş olsalardı cinayetin, vahşetin, çirkefliğin, çirkinliğin her türlüsüne alışık olurlardı...
Kablolu, kablosuz, şifreli, ulusal, yerel derken her evden en az 50 farklı televizyon kanalına ulaşmak mümkün. Günde ortalama 70, 80 film, 50'ye yakın da çizgi film yayımlanıyor. Tamamı olmasa da en az üçte ikisi şiddetin, vahşetin en dik alasının yer aldığı görüntülerle dolu. Bir ara 5 kanaldaki fimleri izlemiş ve bir gecede 700'ü aşkın öldürme sahnesine şahit olmuştuk. Çocukların ayakta olduğu saatlerde silahlar adeta kan kusuyor. Ama bunu öylesine ustaca yapıyorlar ki, cinayete, işkenceye, vahşete en fazla karşı olanlar bile ekrana kilitlenip kalıyor. En fazla reytingi onlar yaptığı için de her gün bir yenisi yayımlanıyor. Her zaman kaliteli olanı bulmak mümkün olmadığı için de, Batılı ülkelerde çocukların ayakta olduğu saatlerde yayımlanması yasak olan filmler fütursuzca gösterilmeye devam ediyor...
Radyo Televizyon Üst Kurulu, televizyonları kapatsın diye kurulmadı. Temel amaçlarından biri de çocukları korumaktı. Ama bugüne kadar başarılı olduğu söylenemez. Okul çağındaki çocukların her türlü dış etkenlerden korunması
Milli Eğitim Bakanlığı'nın da asli görevleri arasında yer alıyor. Ama onların da televizyondaki şiddet, vahşet ve çirkinliklere karşı herhangi bir şekilde tavır aldıklarını görmedik, duymadık...
Kimse, kimseyi bu filimleri izlemeye zorlamıyor. Beğenmeyen izlemesin. Çocuğuna izlettirmesin mantığının da toplumsal yaşamda artık bir geçerliliği yok. Nedense olumlu yönlerinden çok, hep olumsuz yönlerini örnek aldığımız ABD ve AB'de bu konuda neler yapılıyor diye bakan da yok. Oysa bunu en iyi RTÜK ve televizyoncular biliyor. Ama takan kim!..
Özetin özeti: Vahşetin her türlüsüne özendirip, ondan sonra, bu da nereden çıktı diye şaşırmak, aymazlıktan başka bir şey değildir. Türkiye'yi yönetenlerin evinde çocuk olmadığı için pek çok konuda olduğu gibi televizyondaki şiddetten de haberleri yok. Ama, ya diğerlerine ne demeli?.. Elbette sansür, kapatma ya ekonomik ceza verilsin istemiyoruz. Arzumuz sadece biraz duyarlılık. Uygulanabilir mantıklı kararlara, eminim televizyon patron ve yöneticileri de hayır demeyeceklerdir!..
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr