Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Üniversitelilerin bir numaralı gündemi yumurta
Haberin Devamı

Genç Bakış’ta önceki gece Türkiye’nin güncel sorunlarını konuştuk. Ama laf her defasında döndü dolaştı yumurtaya geldi. Öyle ki artık ekonomi anlatılırken de, espri yapılırken de başrolde hep yumurta var.
Yumurta eyleminde fiziki saldırıyı, öğrencilerin geneli onaylamıyor ama gösterilen tepkiye de hiç kimse sıcak bakmıyor. Bu yüzden de yumurtalı eylemler her ne kadar kabul görmese de giderek daha çok taraftar buluyor. Yani yumurta bir noktada her türlü tepkinin sembolü haline geldi...
İşte Doğuş Üniversitesi’ndeki Genç Bakış’tan satır başları.
Prof. Dr. Metin Feyzioğlu - Ankara Barosu Başkanı
- Yumurtalı eylemlerde kuru temizleme parasını almak için tazminat davası açılabilir. İleri demokrasilerde bunun dışında herhangi bir cezai boyut olmaz.
- Öğrencilere hapis istemiyle dava açılmasını dehşetle karşılıyorum. Bu dava hakaretten dolayı açılmış. Siyasilerin ve kamu görevlilerinin eleştirilere karşı diğer kişilere göre çok daha hoşgörülü olması, dozu sert de olsa protestolara katlanmak zorunda olması şeklinde bir yerleşik içtihat var. Bu bütün gelişmiş ülkelerde böyledir. Hangi ülkede yumurta atıldı diye dava açıldı?
- Siyasiler, yumurtalı eylemler için terör eylemleri dediler ve bir siyasi olayın yaşandığı fakülte dekanına bana göre hakarete varan cümleler sarf ettiler. Buradan üniversite gençliğini tüm Türkiye’de muhalif düşüncenin dile getirilmesine, üniversite gençliğinin sesini çıkarmasına izin vermemek gibi bir yaklaşım görülüyor.
- Biz eşimle restoranda yemek yerken içeri 2-3 kişi girdi. Parkalı, kirli sakallıydılar. Dedim ki ya haraç almaya geldiler ya da başka bir şey. Garsonlara nedir bu diye sordum. Kontrol yapıyorlar dediler. Polisler Çocuk Şube’den geldiklerini söylediler. Denildi ki içkili restorana anne-baba ile birlikte olsa çocuklar giremez. Turizm ruhsatlı olsaydı anne-baba ile girilebilirdi ama turizm ruhsatlı olmayınca girilemez. Ve çocuk teslim tutanağı tutuldu. Tutulan tutanak çocuklar sanki pavyonda felekten bir gece çalarken bulunmuş, kurtarılıyor ve anne-babaya teslim ediliyor şeklinde. Ama anne-baba nerede? Aynı masada. Neticede 1930’lardan kalma fakat bugün bu kanunu uygulayan 1600’lerden kalma zihniyetten çok daha ileri bir kanun var ve der ki; “Çocuklar bar, pavyon, meyhane gibi içkili lokantalarda ailesi ile birlikte bile olsa bulunamazlar.” Siz eğer kapıdan girdiğinizde buranın bar, pavyon, meyhane olmadığını anlamıyorsanız bu işi bırakın. Eğer anlayışta yine çocukları kurtarma operasyonu yapıyorsanız bunun adı polis baskısıdır.
- Türkiye hukuk devleti olma özelliğini büyük bir hızla yitiriyor. Anlamlı sayıda insan siyasi iktidarı eleştirmekten korkuyor.
- Referandumda 12 Eylül’den hesap soruyoruz diye kaldırılan geçici 15. madde etik olarak zaten Anayasa’da olmaması gereken bir maddeydi. Ama maalesef bu maddenin kaldırılması teknik olarak yargılamayı sağlamaz.
Can Ataklı - Vatan gazetesi yazarı
- Üniversite gençliğinin taleplerine kulak tıkayanlar, onların heyecanını anlamak istemeyenler ve onları otoriter rejimin uslu çocukları yapmak isteyenler var. Bakanın biri dava ediyor, Başbakan hiç hoş olmayan sözler sarf ediyor, şaşırtıcı şekilde ısrarla taşla sopayla molotofla gelen öğrenciler diyor. Oysa ki bugüne kadar hiçbir öğrenci molotof atmadı.
- Demokraside protesto da, bunu şiddetle gösterme de vardır ama bunun karşılığı gençliğinin baharında olan öğrenciyi feci şekilde dövmek, hapislerde süründürmek olmamalı. Ama mesela kapalı salona girildiğinde de onlarca yumurta atılmamalı. Bu şiddete girebilir. Çünkü önemli olan içeri sokmamak. Dışarıda gösteri yaparsın, gelmesini, içeri girmesini engellemeye çalışırsın. Ama salona girildiği anda orada dinleme kültürünün başlaması gerek.
- Polisin orantısız güç kullandığı olaylarda deniliyor ki öğrenciler de polise taş attı. Atacak. Zaten o taş attığı için polis var.
- Orantısız güç lafı da iktidarın bulduğu bir deyim. Bu tam anlamıyla eşek sudan gelinceye kadar dövmek. Bu tasvip edilemez.
- Durup dururken neden insanlara silah dağıtmak istiyorlar anlamıyorum. Özellikle pompalı tüfek meselesi çok önemli. Nedense bir kesimin pompalıya merakı var. Bu belli bir amaçla alınıyor. Çok rahatsız edici bir durum.
Prof. Dr. Osman Altuğ - Marmara Üniversitesi öğretim üyesi
- Dünyada en yüksek faizi ödeyen ülkeyiz. Türkiye’nin düşük kur yüksek faiz modeli nedeniyle ayda ödediği haraç 1.5 milyar dolardır. Türkiye Cumhuriyeti’ni bu kadar zavallı hale getirmeye kimsenin hakkı yok.
- Utanmadan İstanbul bir numaralı finans merkezi ilan edildi. Çünkü egemen ülkelere en çok faizi ödeyen, borsasından en çok kazandıran İstanbul.
- Bütçe giderimiz 312,5 milyar, gelirimiz ise 279 milyar. Bu açıkça zarar demek. Neden açık filan deyip milletin kafasını karıştırıyorsunuz. Çünkü artistik puan önemli.
- Şu anda Türkiye’nin dış borçları 266 milyar dolar. Yani 266 milyar dolar borç almışız. Bunun 70 milyar dolarını döviz rezervi diye kasada tutuyoruz. Bu 266 milyar dolara yüzde 22 faiz ödemişiz, ödüyoruz. Ama döviz rezervimiz yüzde 5 faizle yabancı bankalarda yatıyor. Yani adamdan yüzde 22 faizle borç alıp, yüzde 5 faizle para satıyorsun. Yüzde 17 açık. Ve Türkiye’nin döviz rezervi ABD’den daha çok. Bu Türkiye’nin itibarının değil itibarsızlığının göstergesidir.
- Yüksek akaryakıt fiyatları pompadan değil, vergiden kaynaklanıyor. Akaryakıt vergisi Türkiye’de en çok hasılat getiren vergi.
Programın videosunu egitimajansi.com’da izleyebilirsiniz.
Özetin özeti: Görünen o ki yumurta daha uzun süre üniversitelerin gündeminden çıkmayacak.