Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Para gibi vahşetin de dini imanı olmadığını bir kez daha gördük. Hem de çok acı bir şekilde. Yakalananlara bakıyoruz hemen hemen hepsi genç. PKK'lılar da öyleydi. Aşırı sağ ve sol örgüt temsilcileri de... Satanistler de gençti, tarikat çirkefine bulaşanlar da... Sokak çetelerini kuranlardan, sahtekarlıktan mahkeme kapılarını aşındıranlara kadar yine pek çok olayın altından hep gençler çıkıyor. Bu bir tesadüf mü? Gençler her türlü karanlık senaryoların baş aktörü haline bilinçli olarak mı getiriliyor, yoksa ilgisizlikten mi bu bataklığın içine düşüyorlar? Defalarca dikkat çektiğimiz bu konuyu, bir kez daha ele almakta yarar görüyoruz.
Türkiye'de okuma çağında 25 milyon çocuk ve gencimiz var. Oysa bunlardan sadece 15 milyonu çeşitli eğitim olanaklarından yararlanıyor. Geriye kalan 10 milyonun en az yarısı tam anlamıyla bir boşluk içerisinde. Ne bir okulu, ne bir işi, ne de kendisiyle gurur duyan bir ailesi ve arkadaş çevresi var. Pek çoğu aç ve açıkta. Üstelik gururları kırılmış. Denize düşen yılana sarılır misali kendilerine kim sahip çıkarsa, onlara dört elle sarılıyorlar...
Aslında etik değerler bir yana Anayasa gereği devletin çocuk ve gençlere sahip çıkması gerekiyor. Ama nedense devleti yönetenler bu anayasal sorumluluklarını bir türlü yerine getirmiyor. Daha da garibi kimse bu konuda onları sorgulamıyor. Oysa en büyük suçlu onlar!
Terör, tarikat ve çirkeflik batağında çırpınan gençlere, eğer zamanında iyi bir eğitim ve parlak bir gelecek sunulmuş olsaydı, ne kadarı aynı kötü senaryonun aktörleri olurlardı?..
Her türlü melanetin altında cehalet yatıyor. Bunu hemen herkes biliyor ve telaffuz ediyor. Ama iş cehaletle mücadeleye, eğitim düzeyini yükseltmeye, gençlere sahip çıkmaya gelince ortalıkta nedense kimse görünmüyor...
Eğitim olanaklarından uzakta kalanların hali böyle de okullu olanlar kendilerini kurtarabiliyor mu? İşte bu sorunun cevabı da en az diğerleri kadar zor. Yakalanan militanlara bakıyorsunuz, önemli bir bölümü öğrenci. Kimi üniversiteli, kimi de liseli. Beyin takımları, bu mikrobu genelde üniversitedeyken kapmış. Nasıl kaptıkları ciddi anlamda bir araştırılsa, ortaya neler çıkar neler!..
Üniversite gençliğinin üçte ikisi sıkıntı içinde. En büyük sorunları da barınma ve burs. Ama bu konudaki duyarsızlık had safhada. Öğrencilerin barınma sorunu en az 20 yıldır bilinmesine karşın hala çözülemedi. Eğer istenseydi, yurt sorunu bugüne kadar çoktan halledilirdi, ama halledilmedi. Yine aynı şekilde bir iki bankaya aktarılan batık kredilerle, çaresizlikten tarikat ve ayrılıkçı örgütlerin kucağına düşen öğrencilerin ekonomik sorunları çözülebilinirdi. Ama hep göz ardı edildi...
Özetin özeti: Gençlerle hep iş işten geçip suçlu olduklarında ilgilenildi. Bu kez bir değişiklik yapıp onlara sahip çıkmayı denesek fena mı olur?..



Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr