Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Akıl ve bilim kadar tecrübe de çok önemli.

Teoriyi pratikle desteklemediğinizde büyük hayal kırıklıkları yaşayabilirsiniz.

YÖK, daha önceki açıklamalarının bir benzerini, ek yerleştirme sonrasında da yaptı.

Üniversitelerin yüzde 99 dolduğunu ve bunun da memnuniyet verici olduğunu cümle âleme duyurdu.

Peki, ek yerleştirmeyle üniversiteli olan adayların ne kadarı kayıt yaptıracak?

Daha da önemlisi, birinci ve ikinci yerleştirme sonunda kayıt yaptıran öğrencilerden ne kadarı derslere devam edecek, ne kadarı gelecek yıl tekrar sınava girecek, ne kadarı bu yıl kaydolduğu bölümü bitirecek, ne kadarı mezun olduğu alanda, kaç yıl içinde iş bulacak?..

Haberin Devamı

Ayrıntılara girmeden önce gelin YÖK’ün bu yöndeki açıklamasına bir göz atalım:

“2022 yılı Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda kaldırılan baraj puanı uygulaması sonrası yükseköğretim kurumları kontenjanlarının yüzde 99’u dolmuştur. Hem ilk yerleştirmeler hem de ek yerleştirmelerde yükseköğretime erişim açısından önemli bir başarı elde edilmiştir. Ek yerleştirmeyle birlikte yükseköğretim kurumlarındaki boş kontenjan sayısı 96.015’ten 19.358’e düşmüştür.

Yerleşen adaylarımızın tamamını içtenlikle tebrik ediyor, muvaffakiyetler diliyoruz.”

Akıl ve bilim

YÖK, görünen o ki yaşanmış tecrübelerden hiç ders almıyor.

Günlük verilere bakıp geleceği görmezden geliyor.

Bu yıl adaylardan yüz binlercesi başvurduğu halde sınava girmedi, yüz binlercesi tercih hakkı olduğu halde tercih yapmadı, 105 bini kazandığı halde üniversiteye kaydını yaptırmadı. Yüz binlercesi üniversite kimliğini almasına rağmen üniversiteye gidemiyor ve onlar hâlâ kontenjanların yüzde 99’u doldu diye seviniyor.

Daha da vahimi, barajların kaldırılmasını bir başarı hikâyesi olarak sunuyor.

Kaliteden söz eden, diplomalarımızın gerek yurt içi gerekse yurt dışı geçerliliğini sorgulayan ama en önemlisi de atılan ilk adımdan sonrasını merak eden yok gibi.

Asıl “eyvah eyvah” dedirten de zaten bu!..

Kim araştırır bilmiyoruz ama birileri mutlaka şu sorulara cevap bulmalı:

Derslere devam oranı kaç?

Kayıt ve mezuniyet arasındaki korelasyon nasıl? Bölüm bazında kayıt yaptıran öğrencilerden kaçı bölüm değiştiriyor, kaçı okulu yarıda bırakıyor, kaçı mezun oluyor?

Haberin Devamı

Üniversiteden kopuş nedenleri neler?

Önemli olan doluluk mu yoksa kalite mi?

Yeni bölümler açılırken ya da kontenjanlar belirlenirken ülkemizin ve dünyanın gidişatı göz önünde bulunduruluyor mu?

İnsan gücü ve istihdam planlaması yapılıyor mu?

Meslek çeşitliliği bizde kaç, gelişmiş ülkelerde kaç?

Önümüzdeki 20 yıl içerisinde bugünkü mesleklerin yüzde 70’inin yok olacağı, yerine yeni mesleklerin geleceği öngörülüyor. YÖK, ÖSYM ve üniversiteler bu konuda bugüne kadar ne yaptı?..

Yukarıdaki sorulara daha onlarcasını ekleyebiliriz. Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için eklenmeli de. Asıl önemli olan, kimin cevap vereceği?..

Sorunları halının altına süpürdüğümüzde belki günü kurtarırız, belki birilerine şirin görünebiliriz ama devamı gelmez.

YÖK, kuruluşundan beri tartışılan 12 Eylül ürünü bir kurum.

En çok güçlendirenler de her defasında, “İktidara geldiğimizde onu kaldıracağız” diyenler oldu.

Haberin Devamı

Üniversiteler ile iktidarlar arasında böylesi bir kurum gerekli mi? Gerekli ama misyonu, vizyonu, işlevi, hedefleri 12 Eylül’ün ürünü değil, o hep çok sözünü ettiğimiz demokrasi ürünü olmalıdır.

Erol Hoca, “Yeni”nin de yenisi YÖK’e farklı bir bakış açısı kazandırmaya çalışıyor ama artık günü kurtarmanın ötesine geçmeli.

Özetin özeti: Eski yönetimler gibi sürdürülebilirliği olmayan ve ileride sahip çıkamayacağımız projeler için harcanan zamana, emeğe ve paraya yazık değil mi?..