Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının yani Milli Mücadele Meşalesi’nin yakılmasının dün 103. Yıl dönümüydü. Coşkuyla kutladık ama o zor günler çok daha iyi anlatılabilirdi.

O noktaya nasıl gelindi, neler yaşandı, hangi konularda ne mücadeleler verildi?

Bunu keşke çok daha net anlatabilseydik.

Mehmet Akif’in de dile getirdiği gibi, “Allah bu millete bir daha öylesi günler yaşatmasın.”

Milli Mücadele fikri İstanbul’da doğdu, Samsun’da olgunlaştı, Sivas ve Erzurum’da halkla bütünleşti, Ankara’da ete, kemiğe büründü ve zafere dönüştü.

Haberin Devamı

19 Mayıs sadece Milli Mücadele ruhunun şahlandığı bir gün değil aynı zamanda Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı.

Peki, bu iki coşkuyu da 103 yıl önceki heyecanla yaşayabildik mi?..

Atatürk’ü ve gençleri keşke çok daha iyi anlayabilsek, fabrika ayarlarına yeniden dönsek, aynı ruh ve aynı heyecanla yeniden bütünleşebilsek...

Neden mi?

19 Mayıs 1919’u doğru okursak, Mustafa Kemal’i, Milli Mücadele’yi, Meclis’i, Cumhuriyet’i, demokrasiyi çok daha iyi anlar, çok daha fazla sahip çıkarız.

Atatürk’ü hâlâ anlamak istemeyenlere önerimiz, bir de Mustafa Kemal’siz ve 19 Mayıs’sız bir senaryoyu göz önüne getirmeleri.

Eğer böylesi bir senaryo içlerine siniyorsa, yollarına aynen devam etsinler. Yok eğer zerre kadar değer veriyorlarsa, o zaman hak ettiği önemi göstermek zorundalar.

Değerlere saygı

 Bazı değerler var ki asla sorgulanmamalı.

Örneğin milli ve manevi değerler.

Örneğin Atatürk, örneğin demokrasi, hukuk, basın özgürlüğü, eğitim, sağlıklı yaşam hakkı, çocuklar ve gençler...

Hepimizi bir şemsiye altında toplayan ortak değerlerimizi de kaybedersek, geriye ne kalır ki!

Dünyanın içinde bulunduğu şu zor günlerde ne olur onlara her zamankinden daha fazla sahip çıkalım!..

Milli bayramların başına gelen sıradanlık, giderek artan bir şekilde dini bayramlar için de söz konusu olmamalı.

Bayram demek, tatil anlamına gelmemeli.

Giderek yozlaşan ya da yozlaştırılan milli ve manevi değerlerimize her zamankinden çok daha fazla sahip çıkalım.

Mesajlar güzel ama…

Gençleri ne kadar çok sevdiğimiz dün yine uzun uzadıya anlatıldı. İyi de oldu.

Haberin Devamı

Gençler için ne vaat edilse azdır. Çünkü onlar için vadedilen en ufak bir ayrıntı bile, ülkenin geleceği için atılmış dev bir adımdır.

Hele bir de hayata geçirilirse işte o zaman geleceğimizin en büyük teminatı olurlar.

Gençler mutsuzsa, bizim mutlu olmamız mümkün değil!

Onları görmezden gelmek, aslında kendimizi yok saymaktır!

Peki, niye mutsuzlar?

Gençlere yönelik yapılan tüm anketlerde en önemli sorun, gelecek kaygısı ve işsizlik çıkıyor.

Eskiden ille de üniversite diyen gençler, şimdi giderek artan bir şekilde eğitimden uzaklaşmaya başladı. Çünkü işsizlik sıralamasında ilk sırada üniversite mezunları geliyor!..

Sınav odaklı eğitim belki diploma kazandırıyor ama yetkinlik ve iş, aş kazandıramıyor.

Bu tabloyu bugün sorgulamazsak, ne zaman sorgulayacağız?..

İyi eğitimli bir gençlik ülkenin lokomotifi olacağı gibi, eğitimsiz bir gençliğin sorunlar yumağı olacağını da hatırlatmaya gerek yok.

İşte bu yüzden sporun gölgesinde kalmış bir Gençlik Bakanlığı değil, eğitimden istihdama, sosyal gelişimden motivasyona hemen her alanda gençleri kucaklayacak olan şemsiye bir bakanlığın ülkemizin geleceği açısından çok daha yararlı olacağını düşünenlerdeniz.

Haberin Devamı

Ne olur artık bunu görelim, inanalım ve gereğini yerine getirelim.

Özetin özeti: Atatürk ülkemizin geleceğini gençlere emanet ederken en önemli miraslarından biri de “Söylediklerim bilimle çelişirse, beni değil bilimi referans alın” sözleri olmuştur!..