Şahin ALPAY
"Saddamcılık" başlıklı,
"Türk Baasçılığı" denilen akımın temelleriyle ilgili yazımı bitirirken, 1990'ların sonunda "Alaturka Baasçı"nın fikri özellikleri üzerine başka bir yazı yazacağımı vaad etmiştim. Konuyu hiç ilginç bulmayan okurlarımdan özür dileyerek, bugün bu vaadimi yerine getirmek istiyorum.
1990'ların sonunda "Alaturka Baasçı"nın fikri özellikleri şu noktalarda toplanabilir:
* Cumhuriyetçidir; saltanatın ve hilafetin geri gelmesine kesinlikle karşıdır, ama demokrasiden fazla haz etmez. Özgürlükçü demokrasi fikri şimdilerde o kadar güçlü, işgal ettiği mevkinin icapları öyledir ki, (mesela,
"Asya otoriterliği" nin çok daha münasip olduğunu savunan
MÜSİAD sözcülerinin aksine) bu fikri açıkça sorgulamaya cesaret edemez. Ama çok partili düzene geçişin bir
"karşı devrim" olduğunu yazar. Ya da demokrasi kavramını öyle bir kullanır ki, "ekonomik eşitlik" anlamına getirir.
* Çoğunluk yönetiminden hiç hoşlanmaz, çünkü sıradan insanları eğriyle doğruyu ayırmaktan, çıkarının nerede olduğunu bilmekten aciz; aydınlatılmaya ve güdülmeye muhtaç
sürü olarak görür.
* Temel hak ve özgürlüklere de saygısı yoktur. Uluslararası insan hakları kuruluşlarının yönetim kurullarına kadar yükselebilir, ama kendine göre tanımladığı
"milli çıkarlar" onun için her zaman temel hak ve özgürlüklerin üzerindedir.
* Anlaşmazlıkların karşılıklı tavizleri içeren barışçı uzlaşma yöntemiyle değil,
güç kullanımı ile hallini savunur. Yasakçı - baskıcı - dayatmacı, kısaca "devrimci" yöntemin üstünlüğüne inanır. (Buna dayak,
"Uday yöntemi" de pekala dahil olabilir.)
* Açıkça
"militarist" değilse de, askerliğe ve askerlere özel bir zaafı vardır. Ordunun yalnız savunmada ve düzenin sağlanmasında değil, ekonomik kalkınmada da seferber edilmesi gerektiğini düşünür.
* Sözde bilimi savunur, ama bilimden anladığı artık aşılmış olan pozitivist bilim anlayışıyla sınırlıdır. "Aydınlanmacı" olduğunu ileri sürer, ama Aydınlanma'nın temel ilkesine,
"ebedi doğrular, değişmez gerçekler yoktur" fikrine yabancıdır. Kendisinden farklı düşünenlerin haklı olabileceği bir an için bile aklından geçmez.
* Laiktir, ama onun için laiklik devletin dine hükmetmesi anlamına gelir. Din, esas olarak
"halkın afyonu," geri bir sosyo - ekonomik düzenin, mesela
"feodalite" nin ideolojisidir. Modernleşmeyle birlikte ortadan kalkacaktır. Niye öyle olmadığını anlamaya çalışmaz...
* Ekonomide devlete ve plana inanır. Kamu çıkarı,
devlet mülkiyetinin yaygınlaşmasıyla yerine gelir. Özelleştirme,
"halkın malının birtakım menfaatperestlere peşkeş çekilmesi" dir.
* Batı alemine derin bir garez besler. Bütün kötülüklerin Batı'nın dünyaya hükmetme çabasından kaynaklandığını düşünür. Globalleşmenin Batı'nın dünyayı sömürmesine yarayan
"yeni - emperyalizm" olduğuna inanır. Nasıl olup da bazı Üçüncü
Dünya ülkelerinin Birinci Dünya ülkeleri haline geldiği sorusundan kaçmayı tercih eder.
* Rusya'da devletçi sosyalizmi çökerterek Üçüncü Dünya solculuğunu babasız, hamisiz bıraktığı için
Gorbaçov 'a içerler. 1991'de
Yeltsin 'e karşı darbe girişimine alkış tutması bundandır.
* Irak'ın zalim diktatörü
Saddam Hüseyin 'e özel bir zaafı vardır. Saddam'ı kontrol altında tutulması gereken bir tehdit olarak değil,
"Kürtleri daha insanca yaşatmak için devrimci ekonomik işbirliği" yapılacak bir dost olarak görür. Irak'taki göstermelik seçimleri "demokrasi" diye savunur.
İyi bir
"Alaturka Baasçı" da yukarıda saydığım bütün özellikler mevcuttur. Ama, tabii ki hiç bir şey katışıksız olmadığı gibi,
"katışıksız Saddamcı" da nadir görülür.
Yazara Emailsahin.alpay@milliyet.com.tr