Ali Canip Olgunlu

Ali Canip Olgunlu

alicanipolgunlu@gmail.com

Tüm Yazıları

Saat kuleleri Avrupa’da 15’inci yüzyılda görülür. Osmanlı’da ise 19’uncu yüzyılda bu kuleler inşa edilir. İkinci Abdülhamid’in tahta çıkışının 25’inci yılında bir fermanla hemen hemen her Osmanlı şehrine saat kuleleri inşa edilmiştir.

“Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı da insandır.”

Ahmet Hamdi Tanpınar

Saat, M.Ö.4000’lerde Mısır’da, Güneş’in doğuşu ve batışı arasındaki süreyi ihtiyaçlara göre belirlemek için icat edilir. Güneş saati denilen bu düzenek, bir çubuğun yere doksan derece açıyla dikilmesinden oluşur. Güneş’in hareketiyle çubuğun gölgesi de yer değiştirir. Bu hareketin çevresi ölçüldüğünde gündüz vakti bölümlere ayrılır. Güneş saati, Mısır’ın yanı sıra Mezopotamya halkları ve akabinde Anadolu’da da kullanılır. Ancak gece işe yaramayan güneş saatinin yerini su saati alır. Bir kaptaki suyun dışarı akmasıyla kaptaki işaretler, ilerleyen zamanı gösterir. Ekonomi, tarım ve hayvancılığa dayandığı için, zaman birimini doğru hesaplamak elzemdir. İhtiyaca göre mekanizmalar tasarlayanların bulduğu kum saatiyle güneş ve su saati gibi zamanı belirlemek yerine daha çok kısa zaman dilimleri ölçülebilir. Mum ise ilkin Çin’de karşımıza çıkar ve aydınlanmanın yanı sıra saat olarak da işlev görür. Bir levha üzerine yerleştirilen mumun verdiği ışığın, arkasındaki levhadaki işaretlere ışık gölgelerinin denk gelmesiyle saatin belirlenmesi sağlanır.

Haberin Devamı

Güneş ve su saatlerinden kamusal alanlarda yararlanılırken, mumlu düzenekle saatlerin evlere girdiğini söyleyebiliriz. Modern saatlerde görülen alarm sistemi de ilkin mum saatlerinde kullanılır. Birkaç küçük çivi saplanan mumun erimesiyle düşen çivilerin, kapta çıkardıkları sese alarm denilebilir.

Saatlerin zamanı

Mekanik saatler

İlk mekanik saatler ise din adamlarının manastır hayatlarında görevlerini zamanında yerine getirmeleri için uyarı amacıyla üretilir. İbadet zamanlarını hatırlamak için yapılan bu saat veya ses sistemi olacak çanlar, zamanla birçok Budist tapınağı, manastır, kilise yapılarında yerlerini alır. 16’ncı yüzyılda mekanik saatler karşımıza çıkar; ancak devasa boyutlarından dolayı sadece kamusal alanlarda kullanılır. İnsanların ilgisi o denli artar ki, nihayetinde boyunlarda taşınabilen saatler yapılır. Zamanı doğru gösteremediklerinden bu saatlere aksesuar demek daha doğrudur ve aksesuar olarak kadınlar arasında revaçtadır. Erkeklerin saate ilgisi daha sonraları başlayacak ve kadınları geride bırakacaktır.

Haberin Devamı

Saatlerin zamanı

El Cezeri ve Takiyüddin

İslam medeniyetinde El Cezeri adlı mucit ve âlim, filli su saati ve kupa saatini icat eder. Osmanlı döneminde ise 1579 yılında İstanbul Rasathanesi’ni kuran Takiyüddin er Râsıd, saatçilik konusunda ilk kitabı yazan kişidir. “el-Kevâkibü’d-dürriyye fî vazi’l-benkâmâti’d-devriyye” adlı eseri, önem arz eder. Osmanlı’da muvakkitler, muvakkithane denilen yerlerde zaman konusunu belirlerdi. Osmanlı’da alaturka, diğer ifadeyle ezani saat önemli olduğundan bu muvakkithaneler, külliyelerin bir birimi olarak camilerin yanı başında inşa edilirdi. Günümüzde de Osmanlı döneminden gelen birçok caminin yanı başında bir muvakkithane görmek mümkündür.

Haberin Devamı

Saatlerin zamanı

Saatler kulelerde

Saat kuleleri Avrupa’da 15’inci yüzyılda görülür. Osmanlı’da ise 19’uncu yüzyılda bu kuleler inşa edilir. Avrupa’dan yaklaşık 400 yıl sonra inşa edilmelerinin sebebi zaman kavramının namaz vakitlerine sıkı sıkıya bağlı olmasıdır. Sultan İkinci Abdülhamid’in tahta çıkışının 25’inci seneyi devriyesinde bir fermanla hemen hemen her Osmanlı şehrine saat kuleleri inşa edilmiştir. Osmanlı’da saray koleksiyonlarından günümüze 284 adet saat ulaşabilmiştir. Bunlardan büyük bir bölümü Dolmabahçe Sarayı’ndadır ve özellikle Süfera Salonu’nda bulunan ve Sadrazam Yusuf Kamil Paşa’nın Sultan Abdülaziz’e hediye ettiği 147 kilogramlık gümüş saat göz alıcıdır. Kadranı gümüşten, akrep ve yelkovanı ise altındandır.

Saatlerin zamanı

Akrep ve yelkovan

Akreb, “çivi uçlu çengel” anlamına gelir; yelkovan ise “yel koğan” yani koşan, hızlı giden... Çivi uçlu çengel akrebe benzetilir; akrebe göre daha hızlı giden ise yel koğan zaman içinde yelkovana dönüşür. Bununla birlikte neden acaba saatçi dükkânlarında saatler, 10’u 10 geçer veya 2’ye 10 kala akrep ve yelkovanın konumu sabitlenir? Akrep ve yelkovanın her iki durumdaki konumu “Gülen yüz” ifadesini andırdığı içindir elbette!

Hamama gidilirken herkes birbirine “iyi saatler olsun” derdi; yani hamamlarda yaşadıklarına inanılan “cin ve perilerin olmadığı bir saatte yıkanın” anlamında. Günümüzde bu dilek, “sıhhatler olsun” olarak kullanıldığından, gerçek anlamından uzaklaşılmıştır.