Ali Canip Olgunlu

Ali Canip Olgunlu

alicanipolgunlu@gmail.com

Tüm Yazıları

Kaya düşme riskine karşı restorasyona alındıktan sonra yeniden ziyarete açılan Sümela Manastırı, tarih boyunca dinî, sivil, askerî ve ticari eserlerle donatılan Trabzon’daki en önemli kültürel mirasımızdır

Anadolu’nun misafir seven denizi Karadeniz ve bu denizin kıyısında kurulan şehirlerin arasında Trabzon, kültürel miras eserleriyle ön plandadır. Helen dilinde “masa” anlamına gelen Trapezus, M.Ö. 7’nci yüzyılda Miletoslular tarafından bir koloni şehir olarak kurulur. Trabzon, kurulduğu dönemde önemli bir liman ticaret şehri olmasının yanı sıra M.S. 13’üncü yüzyılda Komnenoslular tarafından başkent ilan edildiğinde, tarih sahnesinde daha çok rol almaya başlar.

Haberin Devamı

Bizans İmparatorluğu’nun 1204 yılında IV. Haçlı seferi sırasında Latinlerin istilasına uğramasından sonra 57 yıl süren bu istila boyunca Konstantinopolis’ten kaçan Bizans prensleri ve onların maddi manevi imkânlarıyla Trabzon, kuzeyin yıldızı olarak parlar. Trabzon, gerek doğal limanı gerek Anadolu’nun doğusu ile kara yolları bağlantısı gerekse de kuzey Kafkasya ile olan tabii bağlantılarıyla her zaman merkezi bir şehir konumunda olmuştur.

Günümüzde de bu açılardan önemini muhafaza eder. Komnenos Krallığı ve akabinde 1461 yılında başlayan Osmanlı egemenliği boyunca Trabzon, dinî, sivil, askerî ve ticari eserlerle donatılır ve bu eserlerin başında elbette Sümela Manastırı gelir.

Yeniden Sümela yollarında

Sümela Manastırı 1 Mayıs itibarıyla yerli ve yabancı misafirlere açıldı.

Karadağ’ın Kara Meryem’i

Sümela, “üç ruh” anlamını taşır. Hristiyan inanç dairesindeki  “Baba, Oğul, Kutsal ruh” ilkin M.S. 5’inci yüzyılda Karadağ adlı bir dağın üzerinde bulunan mağarada inziva hayatını tercih eden Hristiyan din insanlarının yerleştiği ve ibadet maksadıyla kullandığı mağara, zamanla manastır işlevi kazanır. Manastır, ibadet yapısı ve yaşamı bakımından, “terk-i terk”, terk-i dünya” ve “terk-i ukbâ” diyebileceğimiz bir inziva yeridir.

İlkin Sina Yarımadası’nda yaşayan, “keşiş” adı verilen kişiler tarafından oluşturulan, zamanla kurumsal bir yapılanmaya kavuşan manastırların, Rum Ortodoks Hristiyanları için en önemlileri arasında Sümela gelir.

Haberin Devamı

Karadağ’daki mağaranın inziva ibadet alanı olarak kullanılmaya başlanmasından sonra, büyük ihtimalle halk, belki de buradaki keşişler tarafından söylenen olağanüstü anlatılardan ötürü Sümela, manevi bakımdan kutsal bir konuma yükselir.

Manastırda Meryem Ana kimliği önde gelir ve bu nedenle Sümela Manastırı’na, “Karadağ’ın Kara Meryem’i” denilmeye başlanır. Bu bağlamda manastırda düzenlenen yortu günlerinde ön plana 15 Ağustos tarihi çıkar ki, bu, Meryem Ana’nın vuslat günüdür. Günümüzde de her yıl 15 Ağustos’ta Fener Rum Patrikhanesi, Sümela’da ayin düzenlemektedir. Çok uzun sürmesine rağmen, restorasyon ve onarım çalışmaları nihayet tamamlandı ve manastır tüm birimleriyle ziyarete açıldı.

Sümela Manastırı’na, Trabzon’un Maçka ilçesinden geçerek Altındere Millî Parkı’nın olağanüstü manzarası ve dereden gelen seslerle ulaşabilirsiniz. İlkin Karadağ’ın ortasına yerleştirilmiş hali ile tüm görkemini fotoğraf seyir terasından görebilirsiniz. Akabinde ise minibüslerden indikten sonra 20 dakika süren bir yürüyüşle manastıra ulaşabilirsiniz.

Haberin Devamı

Meryem adına ithaf edilmiş Ayazma, keşiş odaları, mutfak, kilise ve şapelleri ziyaret edebilirsiniz.

Yeniden Sümela yollarında

Çinçiva’da bir mola

Sümela Manastırı’nın pencerelerinden karşı dağlara bakarken Ksenofon’un önderliğinde Persepolis’ten başlayan yolculuğun son bulduğu dağın zirvesini görebilirsiniz.

“On Binlerin Dönüşü” (Anabasis) adlı eseri kaleme alırken bu uzun ve zahmetli yolculuğu anlatan Yunan filozofun, tüm askerlerle birlikte ve büyük bir sevinçle “Talassa, talassa, talassa” (deniz, deniz, deniz) diye bağırışları kulaklarınızda yankılanacaktır.

Şayet Karadeniz’e doğru yol almak isterseniz Sümela Manastırı’ndan sonra Pokut, Elevit, Sal, Gito yaylaları için Çamlıhemşin Vadisi’ne gitmelisiniz. Fırtına Deresi’nde Çinçiva’da bir mola verin ve bizden selam edin oradaki canlara. Seyredin ormanın içine serpilmiş konakları, dinleyin derenin sesini ve akabinde demli bir çay içerek ruhen demlenin tüm tek başınalığın tadını çıkarırken.