Ankara’nın çok para ve emek harcanmış yeni lokantası Rafine’nin servisinden ve mönüsünden memnun kaldık
Ankara’da Gaziosmanpaşa semtindeki bahçeli eski 14 Mayıs Evleri bir bir yıkıldı, işyeri ya da apartman oldu. Yol üstündekiler ise mağazaya veya yeme içme yerine dönüştürüldü.
Ankara’ya son gidişimde dostlarım beni öğle yemeğine davet etti. Taksimiz görkemli bir binanın önünde durdu. Dostlarım “Yemeği Rafine’de yiyeceğiz. Yeni açıldı” dediler. Taksiden indik.
Daha kapıdan girerken etkilendim. Dostlarıma “Çok para harcamışlar” dedim. Farklı, güzel bir lokanta ortaya çıkmış. Kapıda genç bir kız gelenleri karşılıyor; etrafta taze çiçekler, pahalı süs eşyaları... Girişin hemen yanındaki duvarda Mevlana’dan, Nazım Hikmet’ten, Can Yücel’den “yaşam üzerine” duygulu dizeler... Sıvanın üzerine kocaman kocaman harflerle yazılmış.
Alt salonun bahçeye doğru olan duvarı kaldırılmış. Camlı bir kış bahçesi oluşturulmuş.
Masa örtüsü, iskemleler, tabak çanak da kaliteli ve pahalısından.
Dikkatimi çeken, camlı bölümde kadın kadına yemek yiyenler oldu. Demek ki İstanbul modası Ankara’ya da atlamış. Kadınlar dışarıda uzun öğle yemeği seferlerine başlamış. Hepsi bakımlı, saçlar yapılmış... Markalı giysiler, markalı pabuçlar ve çantalar dikkati çekiyor.
Lokantanın özel tatlısı güllü lokumlu krem brüle
Salon şefi Tayfun Çetintaş’tan mönüyü rica ettim. Şarap fiyatları İstanbul’daki benzer lokantalardaki fiyatların altında. Yemeklerimizi ısmarladık. Lokantayı gezerken önce tuvalet teftişinden başladım. Tuvaletler de özenli. Bu kadar özenli lokantada el yıkama yerinin yanındaki sıvı sabunluk dikkatimi çekti. Normal sabun konulmamış. Üst katı dolaşırken lokanta müdürü Yasin Bülbül’e eleştirimi ifade ettim. “Hijyen için sabun kullanmıyoruz” dedi (Sabunun bir defalık kullanımı için küçükleri de var!).
Üst katta kocaman yuvarlak bir masanın etrafına Ankara’nın anlı şanlı müteahhitleri sıralanmış, iş yemeği yiyorlardı.
Masamızla ilgilenen servis görevlisi Ahmet Küçük seçtiklerimiz ile masayı donatmaya başladı. Güzel küçük ekmekler ile zeytinyağı servisi yaptı. Salatalarımızı getirdi. Ben kuzu külbastı yedim. Normal olarak yanında patlıcan beğendi, keşkekli bulgur ve naneli yoğurt veriyorlarmış. Ben sadece sebze istedim. Etin yanına güzel, rengini koruyan, kıtırlığı kaybolmamış bir sebze demeti koymuşlardı. Et yumuşak ve lezzetli idi. Dostlarım ızgara dana bonfile ve ravyoli yediler. Onlar da memnun kaldı. Lokantanın özel tatlısı olduğu söylenen, güllü lokumlu krem brüleyi paylaştık.
Ortam güzeldi, servis güzeldi, yemekler lezzetli idi. Daha da önemlisi fatura benzerlerine göre (hele hele İstanbul’a göre) hazmedilebilir boyutta idi.
Arkasında başarılı bir kadın girişimci var
Çıkarken bu işin arkasında kim var diye merak ettim. Big Chefs’in müdürü olduğunu öğrendiğim Tolga Terzi “Nasıl bilmezsiniz? Rafine lokantası, Big Chefs’in uzantısı. Gamze Cizreli hanım ile Saruhan Tan ortaklığının yeni kuruluşu” dedi.
“Bilmiyor musunuz?” denilince ben de kimdir diye soramadım. Sonra sorup soruşturup öğrendim ki, başarılı bir kadın girişimci imiş. ODTÜ’den mezun olduktan sonra üç yıl profesyonel olarak çalışmış. 1994’te kocası ile birlikte Ankara’da Cafemiz ve Kuki isminde pastaneleri açmış. Ardından Quick China ismi ile Uzakdoğu mutfağı ağırlıklı lokanta zincirini kurmuş. Kocasından ayrılırken bütün bunları kocasına bırakmış.
Banka kredisi ile Big Chefs lokanta zincirini başlatmış. Big Chefs Ankara’da başarılı olunca Saruhan Tan’ın ortaklığı ile zinciri İstanbul’a taşımış. Şimdi ikisi İstanbul’da, altı lokantaları varmış. Zincir lokantaların sayısı giderek artacakmış. Rafine ise “fine dining” (lokanta gibi lokanta) türü yeni bir zinciri olacakmış.