Alper Hasanoğlu

Alper Hasanoğlu

alperh@therapiagroup.com

Tüm Yazıları

Bazı insanlar kendilerini, çevrelerindeki insanları olduklarından büyük veya küçük, değişmiş olarak algılıyorlardı. Bu hayatın akışını bozan bir algı bozukluğu demekti. Buna Alice Harikalar Diyarında sendromu adı verildi

Kraliçe: “Nereden geliyorsun ve nereye gitmek istiyorsun?”

Alice: “Ah! Ben kendi yolumu arıyorum.”

Kraliçe: “Kendi yolun mu? Buradaki bütün yollar benimdir!”

Bugün size hepimizin iyi bildiğini tahmin ettiğim bir hikayeyi özetlemek ve hikayenin adının verildiği bir psikiyatrik hastalıktan bahsetmek istiyorum. “Alice Harikalar Diyarında” İngiliz yazar Lewis Caroll’ın 1865 yılında yazmış olduğu bir çocuk kitabı. Yalnızca çocukların değil, yetişkinlerin de mutlaka okuması gereken 100 kitap arasında sayılıyor edebiyat otoriteleri tarafından.

Haberin Devamı

Birçok kez sahneye ve filme uyarlandı. En güzellerinden biri Tim Burton’ın 2010 yılında çekmiş olduğu versiyon. Tom Waits “Alice” adında bir albüm yaptı -ki ben bu yazıyı yazarken o albümü dinliyorum. Çocukluğumda “Tom Sawyer”le birlikte her yaz en az bir kez okuduğum bir kitaptı. Geçenlerde arabayla işe giderken haber kanallarından uzak durabilmek için Açık Radyo’yu dinliyordum. Radyoda 150. yılı vesilesiyle kitap hakkında konuşuyorlardı ve ben de hemen yolumun üzerindeki bir kitapçıdan kitabı satın alıp tekrar okudum.

Beyaz tavşanın peşinde

Alice ve ablası nehir kıyısında oturmuş çay saatinin gelmesini beklemektedirler. Alice ablasının okuduğu kitaba bakar, hiçbir diyalog ve resim yoktur, çok sıkıcıdır. O sırada yanından “Eyvah çok geç kaldım!” diye söylenerek beyaz bir tavşan geçer. Yelek cebinden çıkardığı saate bakar ve daha da telaşlanarak çayırın başlangıcındaki çitin altındaki büyük bir deliğe girer. Alice de başına ne geleceğini düşünmeden ardından gider. Dünyanın merkezine vardığını düşündürecek kadar uzun süren bir düşüşten sonra küçük bir kapının olduğu bir hole varır. Kapı muhteşem bir bahçeye açılmaktadır ama kapıdan geçebilmesi için orada bulunan çeşitli sıvılardan içerek, bir küçülüp bir büyüyerek uygun boyuta gelmek zorundadır. Girdiği bahçe bir harikalar diyarıdır ve paradokslarla, saçmalıklarla doludur.

Haberin Devamı

Örneğin eldivenlerini almak için girdiği beyaz tavşanın evinde içtiği sıvıdan dolayı o kadar büyür ki evden çıkması mümkün olmaz. Düşesin evinde gördüğü gülümseyen kedi ona bir mantar gösterir ve o mantar sayesinde istediği gibi büyüyüp küçülebildiğini fark eder. Şapkacı, mart tavşanı ve tarla faresi saatin sürekli akşamüzeri altı olması nedeniyle çay masasının başından kalkamamaktadırlar.

Yavaş yavaş silindiği için sonunda yalnızca bir gülümseme olarak kalan kediyle aralarında saçmanın baş rol oynadığı bütün günümüz toplumlarına göndermede bulunan şu diyalog geçer:

“Lütfen söyler misiniz ne tarafa gitmeliyim?”

“Bu nereye gitmek istediğine bağlı” dedi kedi.

“Hiç fark etmez...” dedi Alice.

“O zaman ne tarafa gittiğin de fark etmez” dedi kedi.

“...bir yere vardığım sürece” diye ekledi Alice az önceki lafını açıklamak için.

“Tabii varırsın dedi kedi “yeterince yürürsen eğer.” (...)

“Bu tarafta” dedi kedi sağ patisini sallayarak, “bir şapkacı oturur; bu tarafta ise” dedi diğer patisini sallayarak “bir mart tavşanı. Hangisine istersen ona git, ikisi de delidir!”

Haberin Devamı

“Ama ben delilerin arasına düşmek istemiyorum ki!” dedi Alice.

“Başka şansın yok” dedi kedi, “burada hepimiz deliyiz. Ben deliyim, sen delisin.”

“Benim deli olduğumu da nereden çıkardınız?” dedi Alice.

“Öyle olman gerek” dedi kedi, “yoksa burada olmazdın.”

1955 yılında bir İngiliz psikiyatr tarafından bir sendrom tanımlandı. Bazı insanlar kendilerini, çevrelerindeki insanları varsanısal bir şekilde olduklarından büyük veya küçük, değişmiş olarak algılıyorlardı. Bu da hayatın normal ve doğal akışını bozan bir algı bozukluğu demekti. Buna Alice Harikalar Diyarında sendromu (AHDS) adı verildi.

“Alice Harikalar Diyarında” sendromu

Bir mahkeme sahnesi

Kitabın son bölümünde bir mahkeme sahnesi vardır. Kraliçenin yaptığı kurabiyeler çalınmıştır. Bunun suçlusu olarak kupa valesi gösterilir. Mahkeme yargıcı da kraldır. Doğal olarak mahkemenin tarafsızlığından söz edilemez. Amaç da zaten yalnızca kraliçenin öfkesini yatıştırmaktır. Bir ara dayanamaz, bağırır kraliçe: “Önce ceza, sonra yargı!” Kraliçe hoşnut olmadığı her durumda kelle uçurur. Etrafa ölüm saçarak dolanır gündelik hayatında ve herkeste ciddi bir korku uyandırır. Hiçbir ciddi delil yoktur kupa valesinin kurabiyeleri çaldığına dair. Zaten çalındığı söylenen kurabiyeler de masanın üzerinde durmaktadır. Kimin yazdığı belli olmayan bir mektup getirir mübaşir ve bu ihbar mektubu işaret etmediği halde “Kupa valesini işaret ediyor” olarak yorumlanır.

Bu arada nedendir bilinmez, iki parmak boyundaki Alice mahkemede büyümeye başlar ve gerçek boyutuna gelir. Normal boyutuna gelmesi nedeniyle ya da kendisiyle ilgili algısının düzelmesi nedeniyle mi diyelim, kraliçeden korkması gerekmediğini fark eder. Alice Harikalar Diyarında sendromu düzelmiştir. O sırada ablasının sesini duyar. Çay saatinin geldiğini, uyanmasını söyler ablası. Gözlerini ablasının kucağında açan Alice şaşkınlıkla rüyasını düşünür ve gülümser.