Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

Yıllara meydan okumak… Ne kadar iddialı bir heves değil mi? Geçip giden zamana ve yaşanan hızlı değişime karşı aynı performansla ayakta kalabilmek herkesin düşüdür muhakkak ki. Ancak canlılar için bunu başarmanın imkânsızlığı da belli. Zira bizim irademizden bağımsız çalışan zaman, gazeteci-yazar Gene Fowler’ın da ‘Siz zamanı değil, zaman sizi harcar’ sözüyle vurguladığı gibi, değirmeninde öğütür her şeyi.

Kuşkusuz bu harcama sadece canlılarla sınırlı kalmıyor. Değerler, kültürler, eserler, aşklar, alışkanlıklar da zamana yenik düşüyor. Nasıl ki kurgu dünyası için de geçerli bu öğütücülük. Henüz sezonun başındayken hızla fire verme sürecine girilerek eski diziler bir bir finale yollanmakta. Yerlerine gelecek yenilerin de ne kadar süre ayakta kalabilecekleri meçhul. Yani kurguların da yıllara meydan okuması hayli zor. Lakin ekran âleminde durum yaşama göre biraz daha farklı. Burada yıllara meydan okumak, yaşama kıyasla daha mümkün durumda. Dolayısıyla kurguların üstüne düşen vazife işin püf noktasını bilmek ve formülü uygulamak.

Haberin Devamı

Ekran âleminde yıllara meydan okumanın formülü nedir peki? Bunun cevabına geçmeden önce kısaca göz atmak isterim, formülün hakkını verenlere.

ZAMANA KARŞI DİRENEN DİZİLER

On bölümü göremeden veda eden dizilerin gittikçe bollaştığı günümüz ekranlarında, kadrolarındaki ünlü isimlere rağmen düşük oranda reyting alan yapım sayısı da hayli fazla. Hal böyle olunca ister istemez ‘Nerede o eski dizilerin tadı, kalıcılığı’ arayışına girilmekte. Gerçekten de diziler bir başka şevkle izlenirdi önceden. Ömürleri uzun olduğundan hani neredeyse ailenin bir ferdine dönüşürdü karakterler. İzleyici takibe başladığı dizinin tatsız tuzsuz biçimde finale gitmeyeceğini ya da apar topar kaldırılmayacağını bilirdi en azından. Üstelik örnek de şimdiki gibi öyle mumla aranacak türden değil, bol boldu.

Bu noktada özellikle yabancı diziler hayli imrenilecek performanslara sahip olduğunu söyleyebiliriz. Mesela ‘The Guiding Light’ isimli pembe dizi… Rekoru elinde tutuyor. 1937 yılında radyo oyunu olarak yola çıkan ve ilk pembe dizi sayılan yapım, 1951’de televizyona geçmenin ardından 2009’a kadar varlık göstermiş. Radyodaki yıllarıyla birlikte toplamda 18262 bölüm süren dizi, böylece Guinness Rekorlar Kitabı’nda en uzun yayınlanma rekoruna sahip olmuş. Yanı sıra As the World Turns, General Hospital, Yalan Rüzgârı, All My Children, One Life to Live, Days of Our Lives isimli yapımlar da 10 binin üstüne çıkan bölümleriyle yıllara meydan okuyanlardan.

Haberin Devamı

Yerli yapımlar cephesine baktığımızdaysa… Henüz yabancıların yıllara meydan okuma performansıyla yarışacak kapasitede bir örneğe rastlayamıyoruz maalesef. Ama yine de kendi çapında uzun solukluluk sergileyen işler bizde de mevcut.

Misal… ‘Ferhunde Hanım ve Kızları’, 1780 bölümle keyif sürdü ekranda. Keza ‘Bizim Evin Halleri’, 1705 bölüm. Dahası… ‘Kaynanalar’, 950; ‘Bizim Mahalle’, 510; ‘Bizimkiler’, 465 bölümle ayakta kalıp hafızalardaki yerlerini korumayı başaran diziler. Yanı sıra Çiçek Taksi, Mahallenin Muhtarları, Süper Baba gibi işleri ve daha başkalarını da saymak mümkün.

Haberin Devamı

Peki, bu dizilerin rakiplerinin arasından sıyrılıp uzun ömürlü olmalarını neye bağlayabiliriz? Pek çok işin soluğu kısa sürede tükenirken bu yapımların yıllara meydan okuma formülü ne? Bakalım hemen.

FORMÜLÜ DOĞRU OKUMAK ŞART!

Hâlihazırda yeni isimleri bünyesine katarak 600 bölüme doğru ilerleyen ‘Arka Sokaklar’la yerli yapım cephesinde yıllara meydan okumanın formülünü uygulayan dizi dünyamıza baktığımızda göze çarpan en önemli detay, yapım ve izleyici cephesinde çifte kavrulmuş bir kısırdöngüye girildiği! Bu ne demek? Yapımlar, pek çok kez ele aldığım üzere, üretkenlikten ziyade taklitçiliğe meylettiğinden kendi kendilerini dibe çeker oldular. İzleyici cephesindeyse, kaliteyi baltalarcasına, algılar ve beğeniler dibe vurur oldu.

Bu doğrultuda başarıya ulaşıp bölümler boyu ayakta kalmak için ne gerektiğine bakacak olursak… Doğruyu söylemek gerekirse, böylesi bir ortamda rakipler arasından sıyrılıp uzun ömürlü olmak için ekstra çaba harcamak gerekmediği gibi, yıllara meydan okumanın formülü de öyle çok karmaşık değil. Şimdi yabancısından yerlisine ekranın uzun soluklu işlerini incelediğimizde birkaç ortak detay çarpıyor gözümüze… Ki, yıllara meydan okumanın formülünü de bunlar teşkil ediyor zaten.

Bu ortak detayları sıralarken öncelikle hemen hepsinin içeriğinin aile ve mahalle birlikteliği zemininde pembişlikle aksiyon harmanından yol aldığının altını çizmekte fayda var. Zira bireysel aksiyonlara odaklanarak yürütülmeye çalışılan içeriklerin, izleyiciye söyleyeceği çok söz olamayacağından, işleri zorlaşıyor. Bu şekilde nadir yapım yıllar boyu sürebiliyor.

Bunun ardından göze çarpan ortak ayrıntı karakterlerin, izleyiciye çekici gelecek biçimde yaratılması. Yani izleyici özlemlerini tatmin edebilen, kızgınlığını aktarabileceği ya da kendinden birtakım özellikleri yansıtan türden özdeşleşebileceği karakterler görmek istiyor. İşte o zaman bunu beceren yapım avantajlı konuma geçiyor.

Yıllara meydan okuma formülündeki bir diğer ortak faktör, içeriklerin derinliksiz oluşu. Daha net ifadeyle, günlük stresin yorgunluğunu dizilerle atmak isteyen izleyici kitlesi kendilerine problem çözdüren, yoğun düşünceye sokan karmaşık konulardan ziyade en basitinden akıp giden olayları, günlük yaşam tadında aktaran yapımlara itibar ediyor.

Ve formülün son ayağı… İçeriklerdeki karakterlerin birbirleriyle ilişkisinde dengeleri iyi kurmak şeklinde! Arkadaşlıkları, dostlukları, aile bağlarını, düşmanlıkları ve aşkları karakterlerle doğru bağdaştırıp abartısız ve kabul edilebilir bir dille aktarmak şart anlayacağınız. Bu olgulara eşit oranda eğilirken arada izleyicinin taraftar olacağı doğallıkta çiftler çıkartmayı beceren işlerin sırtı yere gelmiyor velhasıl.

Kısacası yıllara meydan okumanın formülü;

-Aile/mahalle atmosferini sağlam kurmak

-Karakterleri izleyici psikolojisine hitap gücünde yaratmak

-Basit konuları gündelik yaşam akışında işlemek

-Karakter dengesinde eşit davranıp doğal çiftler çıkartmak

SON SÖZ; Zamanın harcananı olmamak, anımsanacak güzellikler bırakabilmek için bunu sağlayacak formülün ayrıntılarına dikkat ederek yol almak şart! Aksi takdirde zaman hiçbir iz bırakmadan harcayıp yok ediyor önüne kattığı her şeyi.

‘Gönül almayı bilmeyene ömür emanet edilmez’ demiş ya Mevlana… Biz de bunu dizi dünyasına yorumlayıp ‘İzleyicinin gönlünü almanın formülünü bilemeyen, uzun ömürlü olamaz ekranda’ diyerek koyalım noktayı.

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal