Yazarlar Arafat kompleksi yük oluyor

Arafat kompleksi yük oluyor

21.09.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Arafat kompleksi yük oluyor

Arafat kompleksi yük oluyor




Ne AB reformu paketleri, ne de IMF programına sadakat... AKP'nin Türkiye'nin ulusal çıkarlarıyla uyumlu, pragmatik bir parti olup olmadığının anlaşılması için bizce bakılması gereken en kritik saha aslında Türkiye - İsrail ilişkileriydi. Bölgenin iki yalnız ve benzerlikleri çok olan ülkesi arasında hayal bile edilemeyecek seviyelere çıkmış, "stratejik" olarak tanımlanan ilişkiler... Türkiye - İsrail ilişkileri, AKP'nin "İslamcılıktan vazgeçtik" iddiasının test alanıydı... Çünkü bu alan, bu parti iktidara geldiğinden bu yana spot ışıklarının dışında kaldığı için AKP'nin İslamcı geçmişinden miras kalmış olması muhtemel anti - semit içgüdülerin kontrolsüz biçimde en fazla yansıyabileceği alandı. AKP'nin içinden çıktığı, Erbakan liderliğindeki Milli Görüş Hareketi'nin "Arap muhipliği" adına tarihimize ve kültürümüze yabancı olan, taklitçi bir anti - semitizmi benimsemiş olduğu ve bunu yayın organlarında sıkça dışa vurduğu da bir gerçektir. Araplara yaranacağız diye böyle yaparken İslam'ın kültürüne aykırı olan ırkçılığın içine yuvarlanıyorlardı.

AKP'nin pragmatizmi
İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye'nin beş önde gelen gazetesinin dış haberler şefleri için düzenlediği İsrail gezisinde kafamızdaki soruları karşımıza çıkan hemen herkese sorma imkanı bulduk ve gördük ki AKP'nin İsrail'deki imajı bir hayli pozitif. Sadece off the record görüşmelerimizden değil, Milliyet'te yayınlanan İsrail Cumhurbaşkanı Moşe Katsav ve İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Amira Arnon ile yaptığımız söyleşilerden de çıkan sonuç korkulanın olmadığı, AKP'nin İsrail'le iyi ilişkileri muhafaza ederek ve hatta daha da geliştirerek bu alanda da pragmatik bir yaklaşım sergilemeyi becerdiğiydi.
Türk hükümeti ve İsrail arasındaki siyasi ve ekonomik trafik artarak sürüyor. Geçen günlerde İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ve Tarım Bakanı Sami Güçlü İsrail'deydi, önümüzdeki haftalarda da İsrail Manavgat suyu anlaşmasına imza atmak üzere Enerji Bakanı Hilmi Güler'i ağırlamaya hazırlanıyor. Askeri temaslar ise zaten tüm hızıyla devam ediyor.

İkili ilişkiler mükemmel
İsraillilerin Türkiye'ye büyük sempati beslediği aşikar. İsrail'de kime sorsak Türkiye'ye birçok kez gittiğini söyledi. Türkiye'de aldıkları hizmeti, Türkiye'nin insanlarını, iklimini, yemeklerini, güzelliklerini seviyorlar. Bununla kalmıyor... İsrailli yetkililere göre, iki ülke arasındaki 1.5 milyar dolar seviyesine varan ticaret hacminde, denge şu an Türkiye'nin lehinde.
Türkiye'nin de İsrail'den alacağı çok şey var. En başta teknoloji...Tarım, sulama, genetik, savunma ve tıp teknolojileri alanlarında Türkiye İsrail'in çok iyi bir müşterisi olabilir ve bazı konularda öyledir de...
Kısacası, Türkiye ve İsrail'in çıkarları örtüşüyor. Hem de çok geniş bir alana yayılan ortak çıkarlar hiçbir tarihsel kompleksin gölgesi altında değil. Tam tersine Türklerle Yahudilerin ortak tarihi, ilişkileri güçlendirici bir etki yaratıyor. 1923'ten beri Türkiye bölgesinde başka hiçbir ülkeyle İsrail'le kurduğu ilişkiler gibi sıkı fıkı, derin ve çok boyutlu ilişki kuramadı.
Bir İsrail Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin ifadesiyle "AKP, ikili ilişkilerin çok önemli olduğunu anladı".

Filistin'i ayırmak
Aynı yetkili Türk - İsrail ilişkilerini bize şöyle değerlendirdi: "Türk - İsrail ilişkileri kendi ayakları üzerinde duruyor. Bu ilişki her iki tarafın da çıkarınadır ve sürecektir. İkili ilişkilerimizle Filistin'deki durumu birbirinden ayırdık. İsrail'le iyi ilişkiler kurduğunuz müddetçe bize 'şu yanlış', 'bu doğru' diyebilirsiniz."
"İlişkilerimizle Filistin'i ayırdık" cümlesine dikkat...Türkiye - İsrail ilişkilerinin önündeki Filistin engelini 1993'teki Oslo Barış Anlaşması kaldırmıştı. Şimdi Oslo resmen geçersiz ilan edilse bile bu ilişkiler benzer yoğunlukta sürer. Çünkü ilişkiler stratejik bir raya oturdu ve güçlü bir dinamik kazandı.
Ancak, bir soru var. Bir soru; ama şimdilik "sorun" değil. O da şu: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İsrail'e gittiğinde Arafat'la görüşecek mi?

Arafat'la görüşürse..
Başbakan'ın geçen günlerdeki "İsrail'e gidersem Arafat'la da görüşürüm" şeklindeki açıklaması, ziyarete bu angajman nedeniyle daha gerçekleşmeden bir "sorun"a dönüşme potansiyelini yükledi. Nitekim Katsav söyleşi sırasında bu konudaki görüşü sorulduğunda "konunun çok hassas olduğu" gerekçesiyle cevap vermedi.
Arafat'ın adı bile İsrail'de tüyleri diken diken ediyor. İsrail kamuoyu Arafat konusunda 2000'de kaçan Camp David barış fırsatı sırasında bölünmüştü. Ama şimdi hepsi Arafat'a düşman.
İsrailli yetkililer Arafat'ı barışın önünde büyük bir engel olarak görüyorlar; HAMAS ve İslami Cihad terörünü kınamak dahi şöyle dursun, onları cesaretlendirdiğini ve paraca desteklediğini; eski başbakan Ebu Mazen'in terörle mücadele etmesini engellediğini söylüyorlar. Güvenmedikleri Arafat'ı tasfiye edip barış için yeni bir muhatap bulmak istiyorlar.
İsrail'i ziyaret edenlerin Arafat'la görüşmesini istemiyorlar; görüşenlerle de kendileri görüşmüyorlar.
Başbakan Erdoğan'ın Arafat'la görüşmesi, kendi tarihi yanlışları ve harcadığı fırsatlarla malul Arafat'ı kurtarmaya yetmeyeceği gibi, ikili ilişkilere büyük zarar verecektir. Arafat'la görüşülmeyecekse İsrail gezisinin de belirsiz bir geleceğe ertelenmesi gibi bir eğilimin dahi güvensizliğe neden olacağı belli.
Türkiye'nin Arafat kompleksinden kurtulmasının zamanı gelmiştir.