Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İnsanlık olarak nasıl da yalnızlaştığımız, içimize kapandığımız, birbirimizden uzaklaştığımız bir dönem yaşıyoruz. Hani zaten uzun zamandır komşularımızla birbirimize çaya kahveye gitmeyi, bakkalla manavla sohbet etmeyi, aynı sokağı geçtim, aynı apartmanda yaşadığımız insanları tanımayı, gerekli hallerde onlarla yardımlaşmayı epey azaltmıştık, korona salgınından beri iyice koptu ilişkiler. Hepimiz maskelerimizin içine saklandık. Herhalde zor olacak yeniden birbirimize sarılarak, öpüşerek merhabalaştığımız zamanlara dönmek. Ya da bu korku hep kalacak, dönülmeyecek, bilemiyorum.

Haberin Devamı

Bildiğim, bu ıssızlığın, güvensizliğin, sürekli birbirinden korkma halinin insanın ruhuna zarar verdiği. Elbette sağlığımızı tehlikeye atmadan, fiziksel temasta bulunmadan ama uzaktan da olsa birbirimizi koruyup kollayarak, bunu birbirimize hissettirerek geçirmemiz gerek bu dönemi diye düşünüyorum. Her birimizin her zamankinden daha fazla dikkate, özene, ilgiye ve bu kâbustan çıkmak için dayanışmaya ihtiyacı var. Hal böyleyken, artan şey maalesef yalnızlık, bencillik ve bizi her an patlamaya hazır bombalara çeviren hedefi belirsiz bir öfke. Virüsle mi mücadele ediyoruz, birbirimizle mi, belli değil. Mahalle dayanışması için kurulmuş gruplarda da en çok gördüğüm bu; herkes birbirinin düşüncesizliğinden şikâyetçi ve komşusunu şu veya bu sebepten  gerçekten inanılmaz küçük şeylerden - şikâyet edecek merci soruyor birbirine. Akla gelen ilk çareler arasında derdini anlatıp kibarca rica etmek hiç yok.

Sabah Milliyet’in birinci sayfasında “İhbar dönemi başladı” başlığını görünce “Eyvah” dedim bu yüzden. Çünkü zaten hiç bitmemişti ve şimdi böyle adı konulunca kokarım işler iyice çığırından çıkacak. Seyfettin Ersöz ve Aykut Yılmaz imzalı haberde diyor ki: “Yeni kısıtlamalarla gün, mevlit, taziye ve yılbaşı kutlamaları yasaklanırken, korona ile mücadelede ‘ ihbar’ dönemi de başladı. Bina yöneticileri veya apartman sakinleri, bir dairede bu tarz bir toplanmayı ihbar edebilecek. Kolluk kuvvetleri bu durumda hem misafire hem de ev sahibine, ayrı ayrı 3 bin 150 lira ceza kesecek”.

Haberin Devamı

Çok iyi biliyorum ve yakın çevremde de yaşayarak görüyorum ki koronavirüsün şakası yok ve evet, hep beraber çok tehlikeli bir dönemden geçmeye ‘çalışıyoruz’. Dolayısıyla, “Misafirliğe de mi gitmeyeceğiz?” demiyorum, elbette gitmeyeceğiz. Ama gerçekten biz bu kadar mı aciziz kendimizin ve çevremizin can sağlığını düşünmekten? Neden kendi kendimize başaramıyoruz önlem almayı da illa birisinin ihbar etmesi gerekiyor? Polis, bekçi, para cezası korkusu olmadan şu işi başaramıyor olduğumuza inanmak istemiyorum.

Ne olacak, zaten pek sevdiğimiz muhbirlik iyice teşvik edilecek, millet birbirine sinir oldukça “Alo bu alt kattakiler toplanıyor galiba” diye kolluk kuvvetlerine başvuracak. Bu sefer onlar üsttekilere diş bileyecek, kendi ihbar sıraları gelsin diye fırsat kollayacak. Ne o, “komşu komşunun külüne muhtaç”.

Umarım çok uzak olmayan bir gelecekte bu günler bitecek ve biz gene birbirimizin yüzüne bakmaya başlayacağız. Şu karantinadan yetişkin insanlar gibi kendi sorumluluğumuzu alarak, birbirimizi ihbar etmeden çıkmayı başarsak da yine karşı kapıyı çalıp tuz isteyecek, hayal bu ya, belki bir kahve içecek yüzümüz kalsın değil mi?