Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kadın olmanın dünyanın pek çok yerinde bitmeyen bir mücadele demek olması insanı isyan ettiren bir gerçek. Ne giyeceğine, ne diyeceğine, nasıl yürüyüp nasıl gülüp (ya da tercihen gülmeyip) nasıl yaşayacağına birileri karar vermiş, senden de bu çok önceden yerleştirilmiş taşlara basarak yürümen bekleniyor. Çıkmayacaksın sana verilen rotadan. Özellikle belli bir coğrafyada. Başına takmak zorunda olduğun başörtüsünün bile bir bağlanma biçimi var, onun ucundan görünen saçların senin ölüm sebebin olabiliyor. 22 yaşında hayat dolu bir genç kadın olarak önünde koca bir hayat varken şimdi neredeyse bütün dünyada isyanın sembolüne dönüşen Mahsa Amini gibi.

Haberin Devamı

Kız kardeşliğin kazanma umudu

Mahsa Amini 13 Eylül’de İran’ın başkenti Tahran’da başörtüsü denetimi yapan ahlak polisi tarafından “uygun olmayan başörtüsü” gerekçesiyle gözaltına alındı ve üç gün sonra öldü. Genç, sağlıklı bir kadındı, iddia edildiği gibi bir anda kalp krizi geçirip yere yığılmadığını, ölüm sebebinin aldığı darbeler olduğunu tahmin etmek güç değil. Zaten ortaya çıkan videolar da bunu kanıtlar nitelikte. Ama zaten Amini’nin nasıl öldüğü değil artık mesele. Ortada kadınların saçının teliyle bile derdi olan bir rejim var ve bunu denetlemek adına kullanabildikleri gücün haddi hesabı yok. Her an bu sebeple ölebilme ihtimalin var zaten. Son olaylardan çok önce çekilmiş bir video yeniden dolaşıma girdi bugünlerde, İran’da bir kadının sıradan gündelik hayatında sırf başörtüsü konulu ne kadar çok müdahaleye, saldırıya uğradığını izlemek bile zorluyor insanı. “Başörtünü düzelt” diye zorbalıkla yanına yaklaşan adamlar, çok haklı “Sana ne?” sorusu ve bunu izleyen çok tanıdık tavsiye: “Git bu ülkeden o zaman”. Birileri gerçekten yaşanan ülkenin sahibi ve otomatik olarak “beğenmediklerini” oradan gönderme hakkına da sahipler. Öyle inanıyorlar. Bu da çok bildik bir inanış, öyle değil mi?

Mahsa Amini’nin ölümü İran’da bir isyanı tetikledi, ülke genelinde başlayan “zorunlu başörtüsü” ve “ahlak polisi” karşıtı protestolarda, İran devlet televizyonunun son açıklamasına göre 41 kişi öldü. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ise “Ülkenin güvenlik ve huzuruna karşı hareket edenlerle kararlı bir şekilde mücadele edilmesi gerekiyor” diye açıklama yaptı. Kadınların güvenlik ve huzuruna karşı ülkenin güvenlik ve huzuru.

Haberin Devamı

Öte yandan, yaklaşık 10 gündür isyan eden kadınların İran’dan yükselen sesi dünyayı sarıyor, “kız kardeşlik kazanacak” umudunu da dört bir yana taşıyor beraberinde. İnsanın burnunun direği sızlıyor izlerken. En temel hakları için ölümüne savaşmak zorunda olan kadınlar ve dünyanın öbür ucundan uzanıp onların elinden tutmaya çalışan başka kadınlar. Türkiye de güçlü bir katılım var İranlı kadınların isyan eden sesine. Saçlardan bayraklar dalgalanıyor. Kesilen saçlar, salınan saçlar, kazınan saçlar… En görünen gerçek şu ki, kadınların tahammülü kalmadı artık. “Yas tutmuyoruz, protesto ediyoruz” yazıyorlar pankartlara. “Dua etmeyin, sesimiz olun” diye haykırıyorlar yüksek sesle. Bütün bunlarda iyi bir şey varsa, umut veren bir dayanışma örneği izliyoruz. Vicdan sahibi, adaletli, başkalarının haklarına saygılı insanları artık ölümlerin birleştirmeyeceği, kadınların her adımları için hesap vermeyecekleri günlerin yakın olduğuna dair bir umut taşıyor, Mahsa Amini’den sonra yaşananlar.