Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen yıl İstanbul Film Festivali’nin kapanış töreninden sonra bir yazı yazmıştım, ‘yönetmen’ ve ‘adam’ konulu. Sosyal medyada yazının altına bir yorum gelmişti. Amaç dedikodu olmadığı için kim olduğunu yazmayacağım ama önemli olan şu; kendisi tiyatro - sinema sektöründen biri. Tabii ki bir erkek ve büyük bir rahatlıkla “Ama yani yönetmenlik erkek işidir. Kadınlar asistan olur. Bu iş hep böyle ilerler. Kadınlara yönetmen olmak yakışmıyor zaten. Yapamıyorlar da” yazabilmişti. Hani insan aklından geçirse kendini engeller, içine atar, en fazla en yakın arkadaşına söyler utana sıkıla, o da onu susturur. Adıyla sanıyla yazıya dökmeyi aklının ucundan geçirmez. Düşünün ne kadar haklı olduğuna inanıyor.

Haberin Devamı

Bu kadar zaman sonra bunu hatırlama sebebim, İKSV’nin kültür politikaları çalışmaları kapsamında Prof. Dr. Itır Erhart tarafından kaleme alınan ‘Kültür Sanat Dünyasında Toplumsal Cinsiyet: Tartışmalı Konular, Yapısal Sorunlar, Çözüm Önerileri’ raporu oldu. Rapor nisan ayında hazırlandı, şimdi ise basılı olarak elimizde. Tiyatro, sinema ve müzik alanından sahne önü ve sahne arkasında görev alan 157 kadın ile online anket, 18 sektör profesyoneli kadınla yarı yapılandırılmış görüşmeler ve LGBTİ sanatçılarla bir odak grup görüşmesi sonucunda ortaya çıkmış rapor.

Ev içindeki cinsiyetli iş bölümünün sanatsal üretime olumsuz etkilerinden (Öyle ya, senaryo, oyun yazan bir erkek evde bütün işlerden azade, rahatsız edilmeden ‘yapıtına’ çalışırken yazmaya çalışan kadının eş zamanlı olarak alışverişe, yemeğe, çocukların bakımına vesaireye yetişmesi bekleniyor.) çalıştıkları sektörde erkek olmadıkları için karşılaştıkları dezavantajlara kadar pek çok başlıkta çarpıcı sonuçlar, örnekler ve ‘sahadan hikâyeler’ yer alıyor raporda. “Bir kadın olarak söz hakkınız var ama birisini sizi dinlemeye ikna etmeniz zor olabiliyor” diyen var, “Sen erkek olsaydın daha fazla değer görürdün böyle bir projeyle” cümlesini duyan var ve tabii ki her alanda ‘kadın işi’, ‘erkek işi’ ayrımı var. Yönetmen erkek, efendim görüntü yönetmeni erkek, sahne tasarımcısı erkek, kurgucu erkek. Ama tahmin edin kim kadın? Kostüm tasarımcısı ve makyöz. 2009-2019 yılları arasında Afife Tiyatro Ödülleri’nin dağılımına bakılmış; ışık tasarımcısı ödülü hep erkeklerin, sahne tasarımcısı ödülü bir yıl hariç erkeklerin, kostüm tasarımcısı ödülü ise hep kadınların olmuş. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne bakıldığında görüntü yönetmeni ödülünün, 2011-2021 İstanbul Film Festivali’ne bakıldığında ise en iyi kurgu ve görüntü yönetimi ödüllerinin istisnasız erkeklere gittiğini görüyoruz.

Haberin Devamı

Bu durumu “Erkekler daha iyiyse ne yapalım?”, “Zaten kadın işi değil, kadınlara yakışmıyor”, vs şeklinde açıklamayı deneyenler olacağından hiç şüphem yok. Yazının başındaki örneği de ondan verdim. Bu ayrımcı, bu eşitlikten uzak iklimin mimarı zaten bu ‘görüşler’ ama ne mutlu ki giderek daha az zemin buluyorlar dile gelmek için. Ve yine ne mutlu ki iksv.org web sitesinden ve İKSV Kitaplık uygulamasından indirebileceğiniz bu rapor gibi çalışmalar da gün geçtikçe artıyor. Durumu bütün çıplaklığıyla görmek, bir şeyleri değiştirmenin ilk adımı çünkü.