Ayşe Gökçe Susam

Ayşe Gökçe Susam

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

HAFTANIN en cüretkar, en ses getiren ve güldürürken ürküten haberlerinden biri, “Çok eşlilik yasal olsun” başlığını taşıyordu. Fatih, Eyüp gibi belediyelerde kişisel gelişim uzmanı olarak çalışmış Sibel Üresin, bu haftaki çıkışıyla adından hayli söz ettirmeyi başardı.
Ne diyordu Sibel Üresin?
“Zengin, kariyerli, parası olan ve cinsel gücü fazla olan erkek, çok eşliliği seçebiliyor.”
“Erkek, daha cilveli, daha çok gülen, cinsel anlamda kendisini mutlu eden kadına koşuyor.”
Burada Üresin’in, eğer varsa eşi ya da sevgilisinin kendisine, “Kusura bakma Sibel, o senden daha cilveli, daha hoppa, bi de daha çok gülüyor...” dediğini hayal etmesini diliyorum.
“Bir erkek, kadında arkadaşlık, cinsellik, annelik ve ev kadınlığı arar.”
“Bir ayrılık yaşaması durumunda yaşayacaklarının tahlilini sağlıklı yapan bir kadın, çokeşliliği kurtuluş olarak görmeli.”
“Dayak ve aldatma, bana göre boşanma sebebi değil. Türkiye’deki kadınların yüzde 80’i, dilinden dolayı dayak yiyor.”
Şimdi kasedi başa sarıp, kabaca bir metin okuması yaparsak, “Bakalım ne diyor bize bu muhafazakar kişisel gelişim uzmanı?” dersek...
Bir kere bu algıda kadının, hayatındaki erkeğe bağımlı kabul edildiğini görürüz. O kadar ki, çokeşlilik bile kadını güvence altına alacak sihirli bir formüldür. Kadının ekonomik bağımsızlığı, kendi ayakları üzerinde durması, eşitlik falan lafı güzaf. Geçiniz onları bir kalemde! Ve tabii kadının sosyal alandaki rolü de, yine annelik, ev hanımlığı ve cinsellikle sınırlandırılmıştır.

Hop aile var!

Belki Üresin’in kişisel olarak ne söylediği çok önemli değil. Fazla kabalaştırılmış, toplumun çok geniş bir kesimi tarafından rağbet görmeyecek sözler. Ama Üresin’in söyledikleri, bu ülkede kadına yönelik iktidarda olan yaklaşımın kabalaştırılmış hali olduğu için bence kayda değer.
Ne mi demek istiyorum?
Şöyle anlatayım; Türkiye’de kadın hareketinin çabasıyla kurulmuş günahıyla sevabıyla 20 küsur yıldır işleyen bir Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı vardı. Hükümetin, yapmayı planladığı yeni bir değişiklikle bu bakanlık kaldırılıyor. Yerine, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulması planlanıyor.
Durum, ne yazık ki basit bir tabela değişikliğinden ibaret değil. İsim değişikliği, zihniyet değişikliğini de özetliyor.
Avukat Hülya Gülbahar’ın sözleriyle açıklarsak, yeni resmi politika, “Kadın yok! Aile var. Zaten kadın da aile için var.”
Kadın örgütleri yıllardır pek çok Avrupa ülkesindeki gibi kadını sosyal hayatta destekleyecek bir Kadın ve Erkek Eşitliği Bakanlığı talep ederken, bu gelişmeyi büyük bir geriye gidiş olarak görüyor. Bir diğer şikayetleri ise; kadınları doğrudan ilgilendiren bütün bu yasal değişiklikler yapılırken, kendilerinin sürece dahil edilmemesi, fikirlerinin bile sorulmaması. Demokrasi, şeffaflık, katılımcılık, çok seslilik, sosyal aktörlerle işbirliği falan da demekti değil mi?...
Akşam Gazetesi’nin 13 Mayıs’ta manşete taşıdığı habere göre, yeni kurulacak bakanlık, tarım sektöründeki geçici işlerde çalışanlar, eğitimsiz bireyler, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, özürlüler ve yoksulluk riskiyle en fazla karşı karşıya olan kesimlerin sorunlarıyla ilgilenecek.
Bunun tercümesi; kadına yönelik şiddete, ayrımcılığa, eşitsizliğe karşı kadınlarla birlikte resmi alanda mücadele edecek bir Kadın Bakanlığı kalmıyor. Kadının adı bir kez daha tabeladan silinirken, kadın sorunları da sosyal yardıma indirgeniyor.
Yani Üresin’in kabaca, abartarak söylediklerinden pek de farklı bir yaklaşım yok ortada. Ne diyordu Üresin?
“Bir erkek, kadında arkadaşlık, cinsellik, annelik ve ev kadınlığı arar.”
Kadın zevcedir, annedir, ev hanımıdır. Evdedir, aile içindedir.
Başka bir deyişle; Kadın yok, aile var!
“Bir ayrılık yaşaması durumunda yaşayacaklarının tahlilini sağlıklı yapan bir kadın, çokeşliliği kurtuluş olarak görmeli.”
Eğitimli, başarılı, kendi hayatını kazanabilen kadın değil! Erkeğe muhtaç, kendisine bakılması için sevdiği ya da birlikte olduğu adamı gerekirse başkalarıyla paylaşmayı kabul edebilecek kadın...
Ya da başka bir deyişle, sosyal yardıma muhtaç bir kategori...
Kadınlar, ne diyorsunuz bu işe?