Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Avrupa Birliği Bilgi Merkezleri Ağı’nın yerel medyadan genç gazeteciler için düzenlediği gezinin ikinci ayağı Roma’ydı... 13-14 Aralık’ta Brüksel’de AB genişleme bağlamında sunum ve tanıtımları takip ettikten sonra 15 Aralık’ta Roma’ya geçiyoruz.
Brüksel’in tarihi ve Avrupa kültürünü barındıran havasından sonra Roma tam bir rüya kent gibi... 2007’de dünyanın 11’inci, AB’nin de üçüncü en çok ziyaret edilen kenti Roma!
Rehberimizden de dinlediğimiz gibi İtalya’nın bu çekim merkezi; efsaneye göre ikiz kardeşler Romulus ve Remus tarafından kurulur. İstanbul gibi yedi tepeden oluşan kentin Palatine mi yoksa Aventine Tepesi’ne mi kurulacağı üzerine şiddetli bir kavganın ardından Romulus kardeşini öldürür ve şehri Palatine Tepesi’ne kurar. Zamanla yedi tepe üzerine yayılır. Romulus ve Remus kentin sembolleri olarak kalır ve genellikle dişi bir kurdu emen iki çocuk şeklinde tasvir edilirler.

Kazılarda tarih fışkırıyor
Dünyadaki bir buçuk milyon Katoliğin ruhani evi olan kentin her yanından heykeller, mimari ve tarihi eserler fışkırıyor.
Roma’nın bu halini görünce İzmir’de tarihin nasıl da yok olduğunun farkına varıyor insan!
Collosseum’un büyüleyici havası, Vatikan’daki huzur ve Trevi Çeşmesi’nde hayatın coşkusu...
Yanına bir de İtalyan mutfağından pizza ve makarnalar eklenince, insan kendi kendine “Roma’da yeme de yanında yat” diye mırıldanıyor gezinirken...
Roma’da ulaşıma gelince... Kentin her kazılan yerinden tarih fışkırdığından çok büyük metro ağı yok. Sokaklar dar olduğu için arabalar çok küçük ve bu trafikte en çok motosiklet kullanılıyor. Roma’da en dikkat çeken minik otobüsler. Bu işlek ve küçücük caddelere çok yakışıyorlar. “İzmir’de de bazı hatlarda olsa fena olmaz” diye aklımdan geçiriyorum. İtalya’da gündüz temaslar yoğun olacağından daha çok akşam gezmeye fırsat buluyoruz. Ancak bu turistik şehir, geceleri de aydınlatmalarıyla gündüz kadar renkli ve etraf turist dolu.
Ertesi gün bizim ilk gezimiz İtalyan Senatosu’nda. Bu tarihi yapının içinde görevlileri de modern giysiler içinde değil dönem giysileriyle görmek istiyor insan. Ama Bir zamanlar Mussoluni’nin şimdilerde de Berlusconi’nin en tepede koltuğu olan sıralarda gezinmek, oturup bilgi almak da hiç fena değil.İtalyan Senatosu’nda Araştırma Dairesi Müdürü Daniele Ravenna’nın sunumunun ardından senatodan gitmek vakti geliyor...

Süreci, Kıbrıs uzatıyormuş
Roma’da bulunduğumuz günlerde Berlusconi güvenoylamasını kılpayı kazanmıştı. Etraf gösterilerden geçilmiyordu. İtalyan Senatosu’nun kapıları açılır açılmaz bir de bir anda bir gösterinin ortasında buluyoruz kendimizi.
Bir sonraki görüşme ise benim için gezinin en tatmin edici toplantılarından biri... Jeopolitik Dergi Eurasi’nın editörü Tibero Grazani ile tanışıyoruz. Tüm AB yetkilileriyle yaptığımız görüşmelerde, müzakere sürecinin uzaması ve tıkanması genelde Kıbrıs sorununa bağlanıyor çünkü...
Yetkililer Türkiye’nin Kıbrıs sorununu halletmeden AB kapısında daha çook bekleyeceğini ima ediyor sürekli.
Ancak Grazani’nin tespitleri farklı. Avrasya’nın jeopolitik önemini anlatarak başlıyor söze... Türkiye Amerika ilişkilerine gelip dayanıyor konu.
Ve Grazani’ye göre; AB konusunda bu kadar sürünmemizin sebebi aslında Hristiyanlar Kulübü ve bizim de Müslüman bir ülke olmamız.


Basın özgürlüğü ve medya
Roma’daki görüşmeler basın ağırlıklı... Öğle yemeğinde İtalyan Gazeteciler Birliği Başkanı Roberto Natale, genel sekreter Franco Siddi ve genel müdür Giancarlo Tartaglia ile konuşmaktan yemek yiyemiyoruz. Bize dişleriyle, etleriyle, tırnaklarıyla basın özgürlüklerini, demokrasiyi nasıl elde ettiklerini anlatıyorlar. Büyük medya patronu Başbakanlarına rağmen(!)imrenerek dinliyoruz. Yaptıklarını eylemlere ülkenin her yerinden nasıl 200 bin kişi geldiğini anlatıyorlar...
Sıra bizdeki acı gerçeklere geliyor.
Ve Türkiye’de tutuklu bulunan gazetecilere. Dünyadaki birliğin yönetiminde bulunan Natale, Siddi ve Tartaglia Türkiye’deki eş meslek birliğiyle ortak bir bildiriye imza attıklarını söylüyor, bize bildiriyi okuyor. Ne yazık ki bildiriden bizim bile haberimiz olmadığını anlatıyoruz. Bu duruma hayret edip bize tutuklu gazetecilere nasıl destek olabileceklerini soruyorlar. Düşüncelerimizi paylaşıyoruz. Bu sohbet o kadar uzun ve renkli geçiyor ki İtalyan meslektaşlarımızdan kopamıyoruz.

Başbakan Erdoğan’ın makarna yediği yer
Roma turunda Vatikan en uzun kaldığımız yer oluyor. Dünyanın bu en küçük devletinin önünde binlerce kişilik kuyruk var. Upuzun bir kuyruk olsa da o kuyruk hızla ilerliyor. Vatikan’a sadece dışarıdan bakmakla yetiniyoruz. Ama Trevi Çeşmesi’ne para atmayı, Collosseum’da bol bol fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyoruz.
Gezinin son toplantısı için Real Alfredo all’Augusteo Restaurant’ta, Roma AB Temsilciliği basın sözcüsü Anguel Konstantinov Beremliysky ve yardımcı basın sözcüsü Stefano Castellaci ile buluşuyoruz. Ne yaptıkları, nasıl çalıştıklarıyla ilgili bilgilendiriliyoruz. Burada en çok dikkat çeken duvardaki resimler. Roma’nın bu ünlü makarna restoranının duvarlarını Arap Şeyh’lerinden ünlü yıldızlara kadar onlarca tanınmış kişinin makarna yerkenki resimleri süslüyor.
Enis Fosforoğlu, Sakıp Sabancı’nın yanı sıra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da koca bir makarna yumağıyla çekilmiş resmi en çok ilgimizi çeken oluyor.
Karakış rotarlarına çok da fazla yakalanmadan, birkaç saatlik uçak içinde beklemeyle gezi son buluyor. AB’ye girer miyiz giremez miyiz bilmiyorum ama, havaalanlarında kuyruğa girmemeyi kim istemez ki!!