Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YAZMAYAYIM, yazmayayım diyorum... “Dünyada bütün işler bitti işimiz kadın-erkek ilişkilerine mi kaldı” diyorum. Olmuyor. Ben yazmazsam, başkası yazıyor. Okuyucular “Hani?” diye soruyor.
Yani anlayacağınız, dünyada her şey, her iş bitiyor ama kadın-erkek ilişkileri için söylenecekler bitmiyor. Sabahlara kadar tartışılsa, uzlaşılamıyor; oturup incelenmeye kalksa, kimseler çözüm bulamıyor. Eee işte o yüzden “Ben mi çözeceğim” diyorum, “Yazmayayım” diyorum ama... Olmuyor.
Uzun zamandır kendi halinde yazılar yazıyordum, kadını da erkeği de pek karıştırmıyordum. Beni feminist ilan edenler bile vazgeçmişti uğraşmaktan. Amaaaa...
Ama bu hafta her şey sanki beni tetiklemek için hazır bekliyordu. Kanal D ekranlarında yayınlanmaya başlayan ve merakla beklenen “Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizisinin yankıları, Milliyet Pazar için dizinin yönetmeni Hilal Saral ile röportaj yapmam, beni dürtmeye yetmişti bile.
Fatmagül’ün 4 erkeğin tecavüzüne uğradığı, insanı erkeklerden soğutan sahneler sonrası yapılan yorumlar daha da çileden çıkarttı dersem de abartmamış olurum. Evet, çileden çıktım. Zaten o sahneler sonrası çoğu arkadaşımla erkekleri epey bir çekiştirdik. Ancak insanın hayatını karartan bu vahşi durum hakkında erkeklerin yaptığı yorumlar daha da büyük rezillikti. Radyo programında tecavüzün geyiğini yapanlar, internet sitelerinde saçma sapan yorumlar... Tüm bunlar doldurdu, doldurdu, doldurdu...
H H H
“Bir kadın-erkek yazısı yazmanın zamanı geldi” diye düşürken önceki gün Milliyet Ege’de ne göreyim?
Hamdi Türkmen, yani benim Hamdi Ağabey’im kadın-erkek yazısı yazmış. Bir de başından uyarmış; “Baştan uyarıyorum!...Bugün benim köşemi okumayın. ‘Kadınlar ve Erkekler’ konulu bu yazı, güzel pazar sabahınızı mahvedebilir.
Evde hır çıkmasına neden olabilir.
Belki de en başta benim başım yanacak.
Olsun.
Cesaret köşe yazarının yüreğidir.” demiş ama ne yazık ki hiç de cesur bir yazı olmamış. Kadınların erkeklerle ilgili söylediklerine örnekler verirken, kaçak yorumlar yapmış.
Ünlem işaretleriyle ironi yaparken, “Bilmenizi isterim ki, kadınlar aleyhine söylenmiş sözlere korkudan değil tamamen kendi irademle karşı çıkıyorum(!..) ben bu konuda ünlü aktrist ve eski milli yengemiz Zsa Zsa Gabor gibi düşünüyorum...
Ne demiş Gabor: ‘Bir erkek, evlenene kadar eksiktir. Evlendikten sonra ise bitmiştir.’
Bitmiş bir insanı zorlamak kimseye yakışmaz. Lütfen siz de beni zorlamayın...”
Ama ardından kadınlara fil hafızalı lafını da yapıştırıvermiş. Sonra da yazıyı,
“Umarım, kadınlar bu yazıyı “kadınlar aleyhine yazılmış bir yazı” olarak algılamazlar.
Zaten ben de “evet/hayır” tartışmalarından daral geldiği için makara olsun diye yazdım.
Eğer başta sevgili eşim olmak üzere bu yazı nedeniyle kadınların hışmına uğrayacak olursam ben de ‘B Plânı’nı uygulayacağım.
Yani yapacak birşey kalmadığından, Allah’a sığınacağım” cümleleriyle bitirmiş.
Anlaşılan Hamdi Ağabey, kadınları hafife alıp, makara olsun diye bu yazıyı yazmış ama makara yaparken başıma bir iş gelmesin diye de korkmuş. Oysa yazınını başında ne kadar cesur bir köşe yazarı olduğunu anlatıyordu. Evet doğrudur. Hamdi Ağabey cesur bir gazeteci ve köşe yazarıdır ama anlaşılan o ki evde pek o kadar cesur değil.
Yazdıklarından ben bunu anladım... Cesurca bir yazıya ancak ben de böyle cesur bir cevap verebiliyorum...