Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları

HANGİ birini anlatayım ki? Dayağı mı? Tecavüzü mü? Psikolojik baskıyı mı? İşkenceyi mi? Tacizi mi? İşyeri tacizini mi? Töre cinayetini mi? Namus cinayetini mi? Kıskançlık cinayetini mi? Keyfi cinayeti mi?
Hangi birini?
Kadına yapılanları artık anlatmaya ne kelimeler ne de tarifler yetiyor. Hiç olmadık, hiç akla gelmeyecek türden onlarca şiddet çeşidiyle karşı karşıya kadın.
İstendiği kadar ulusal, uluslararası anlaşmalar imzalansın, yasalar çıkartılsın, kadına karşı şiddeti ne bizde ne dünyada kimse durduramıyor.
Ama bu son gün günlerde yaşadıklarımız artık “Bunu yapanlar gerçekten insan olamaz” dedirtiyor. Sokakta da mı yürüyemeyeceğiz? Kimseye mi güvenemeyeceğiz?
Geçen hafta İzmir’den bir genç kızın hikayesi Türkiye’de yürekleri sızlattı. Anne Fahriye E., tecavüze uğrayan 13 haftalık hamile kızı Gizem C.’nin gebeliğinin sona erdirilmesi için savcılığa başvurdu. Kızı, imam nikahıyla yaşadığı daha sonra ayrıldığı babası Nuri C. tarafından 30 yaşındaki M.K.Ş.’ye verilmiş tecavüze uğrayan genç kız hamile kalmıştı. Anne ve kızının feryadı bayramda kara bir leke gibiydi.
Peki önceki gün yaşananlardan haberiniz var mı?
Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencisi E.E. okul masraflarını karşılamak üzere çalıştığı bardan çıkıp, otobüs durağına gitti. Durakta hep karşılaştığı İ.O.D. ile otobüs beklemeye başladı. Bu sırada kamyonetle yanlarında duran iki kişi, Bornova yönüne gittiklerini söyleyerek kendilerini de götürebilecekleri teklifinde bulundu. Kabul edip, kamyonete bindiler. Yola çıktıktan sonra İ.O.D.’yi tartaklayıp, kamyonetten attılar. E.E. inmek istediyse de başarılı olamadı. Bu iki insanlık müsveddesi kamyoneti köprüaltına çekip, genç kızı dövüp defalarca tecavüz etti. Sonra da olayı polise anlatmaması için tehdit edip metro istasyonuna attı.
Genç kız plakayı polise verince iki cani yakalandı. Tutuklanıp cezaevine kondular.

Haberin Devamı

Oysa İzmir’in etrafında afişler var bugünlerde... Önünden geçip, görmemişlerdir, eminim... 25 Kasım’da “Kadın’a Karşı Şiddete Son” demeye çağrılıyor insanlar... Son olmayacak biliyorum. Bunun için sadece kadınların çabası yetmiyor. Öyle ise erkekler de artık bir şeyler yapmalı. Hemcinslerinin bu zalimliklerini durdurmak için onlar da örgütlenmelip çalışmalı.
Dokunulan onların da anası, kardeşi, kızı, sevdiği çünkü...


25 Kasım demişken... Nasıl ortaya çıktığının öyküsünü hatırlamak ister misiniz?
Yıl 1960, yer Dominik Cumhuriyeti. 1930’da ülke yönetimini ele geçiren Rafael Trujillo diktatörlük rejimini sürdürüyordu. Dominik Cumhuriyeti’nin Cibas bölgesinde dünyaya gelen ve Mirabal Kardeşler olarak tanınan üç kızkardeş Patria, Minerva ve Maria Teresa, eşleriyle birlikte Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele veriyordu. Patria, 1960 yılının Haziran ayında Clandestine Hareketi’ni kurdu ve diğer kız kardeşler de bu harekete katıldı. 1960’ın Kasım başlarında Trujillo ülkede iki tehlikenin varlığından söz etti: Kilise ve Mirabal Kardeşler!
Tarih 25 Kasım 1960’dı. Üç kızkardeş tecavüz edilip öldürüldüler. “Araba kazasında” öldükleri duyuruldu. Öldürülmelerinden bir yıl sonra Trujillo karşıtı hareket, diktatörlüğün sona ermesini sağladı.
Mirabal Kızkardeşler’in anısı, özgürlük ve insan hakları için verdikleri mücadele, sembol haline geldi. 1999’da Birleşmiş Milletler, 25 Kasım’ın “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü” olarak benimsenmesini karar altına aldı.