Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

NEDEN böyle diye düşünüyorum? Neden böyle oldum?
Neden artık kitapçılara girdiğimde, en çok Atatürk kitapları dikkatimi çekiyor... Neden sevinip yapışıyorum, uzun uzun inceliyorum, satın almak için elim önce onlara gidiyor? Gazetelerde Ata’yı anlatan, öven şeylere neden çocuk gibi seviniyorum?
Gittiğim herhangi bir yerde Ata’nın resimleri, videoları neden artık beni daha çok duygulandırıyor? Neden gözlerim her göz göze geldiğinde fotoğraflarıyla, buğulanıyor? Neden eskiye göre Atataürk’ü anımsatan her şey beni sarsıyor?
Türk Bayrağı’nı hâlâ indirmemiş balkonlar gördüğümde neden artık daha çok dikkatimi çekiyor?
Ata’yla ilgili her şey eskisi gibi olağan dursa keşke karşımda!
* * *
Haftasonu için gittiğim İstanbul’da, karşı kıyıdan Dolmabahçe Sarayı’nı seyrederken düşünüyorum bunları... Zamanı geri çevirmek istiyorum sanki. O güzelim İstanbul’daki balolar, yemekler geliyor gözümün önüne. İnce, zarif, kabuğundan sıyrılmış Türk milleti; siyah beyaz karelerde gözümün önünde vals yapıyor sanki. O günlere özlem duymasam keşke diye hayıflanıyorum...
Karşı kıyıda muhteşem Boğaz manzarasında özlemlerle boğuşuyorum. İnsanın canı şöyle bir kadeh kaldırmak istiyor... Garsona soruyoruz, oturduğumuz yerin sosyal tesis olduğunu ve içki satışı yapılmadığını duyuyoruz. Başka bir yere gidiyoruz, yine aynı cevapla karşılaşıyoruz. Muhteşem Boğaz manzarasını soğuk bir içecekle keyiflendirmek artık olağan değil İstanbul’da. Hatta Anadolu yakasında, kara çarşaflı çoğunluğun ortasında sanki başı açık olduğunuz ve alkol istediğiniz için yadırganır bir durumla karşılaşmak daha olağan.
* * *
İçim buruk dönüyorum bu kez İstanbul’dan. İstanbul’un zarafetten yavaş yavaş uzaklaştığını düşünüyorum. Sokaklarda garip giyimli kalabalıkla karşılaşmamak için, semt seçer oluyorum kendime. İstanbul’a zorunluluk dışında pek de gitmemek gerektiğini düşünüyorum.
İzmir’e dönüyorum, adeta kaçar gibi. “Oh be!” diyorum geldiğimde.
* * *
10 Kasım’da İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği “Atatürk’e Saygı Yürüyüşü”nü öğrenince çocuklar gibi seviniyorum. “Neden?” diye sormuyorum artık kendime. Yarın, 13.00’te Alsancak Limanı’ndan başlayacak, Cumhuriyet Meydanı’nda son bulacak yürüyüşe tüm İzmir’in koştuğunu hayal ediyorum.
1.800 metrelik yürüyüşe katılanlara binlerce kokart, bayrak ve üzerinde Atatürk resmi bulunan yelekler dağıtılacakmış. Yürüyüşte, Ata’nın Ahmet Piriştina Kent Arşivi Müzesi’ne (APİKAM) bağışlanan son Meclis konuşması ile yurt gezilerini kapsayan 14 dakikalık görüntüsü de dev ekranda ilk kez İzmirlilerle paylaşılacakmış. Etkinliği düzenleyen Büyükşehir Belediyesi’ne çok sayıda sivil toplum örgütü, üniversiteler, sanayi ve ticaret odaları ile esnaf dernekleri ve bazı kamu kurumları da destek veriyor.
* * *
İzmirliler; Ata’ya saygı için yürümenin tam zamanı... Atatürk Müzesi’nin önünden geçerek saygıyla selamlamanın tam zamanı...
Kordon’da onun İzmir’deki sayısız anılarından o en bilindik olanlardan birini anımsamanın tam zamanı:
Mustafa Kemal Atatürk, 10 Eylül 1922’de İzmir’e geldiğinde, Kordon’un en güzel binalarından Kramer Palas’a girer, denize karşı bir masaya oturur:
- Bize rakı getiriniz...
Getirirler, garsona sorar:
- Kral Konstantin hiç buraya gelip de rakı içti mi?
- Hayır efendim.
- Öyle ise ne diye İzmir’i almağa kalkmış?...