Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TİYATROYA giden; koltuğunda rahat oturmayı, okşanmayı, pohpohlanmayı beklemesin hiç.
Öyle olsa ceylan derisi koltuklar olurdu salonda!
Tiyatro insana, kendisini anlatır.
Eksikliklerini, gülünçlüklerini, erdemlerini, kabalıklarını, insanlığını yüzüne vurur!
Yüze vurduğu başkasının kusuruysa ve seyirciye çoook uzaksa eğer, güldürür.
Yakınsa eğer, düşündürür.
Neyden yana pay çıkaracağını ise seyircisine bırakır.
İster üzerinize alınırsınız, ister siz de sahnedeki cümbüşe katılıp gülersiniz.
Tiyatro, perde açıldıktan sonra seyirciyi oturduğu koltukta sarsar, rahatsız eder.
Tiyatronun seyircisi “tatmin” olmak için değil, “tahrik” olmak için aslında o salonda oturduğunun farkında olmalıdır.
Seyirci perde kapandıktan sonra koltuğundan kalkıp, salondan çıkarken, birazcık düşünmelidir.
Düşündüğü şey, yüzleştikleri olmalıdır.
Çünkü insan, ancak yüzleşirse harekete geçer ve değişir.
Ancak tiyatro seyircisi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan gibi oyunu yarıda terk etme hakkına da sahiptir!
Sahnedeki oyuncudan yer göstericiye, dekorcusundan seyirciye, tiyatronun müdüründen genel müdüre hatta Kültürden Sorumlu Bakana kadar da herkesin bunu bildiğini var sayarız hep.
* * *
Tiyatro yazarlığı eğitimi aldığım ilk günlerden bu yana, kitaplığın en göz alıcı yerinde durur Antik Yunan komedya yazarlarından Aristophanes’in “Eşek Arıları-Yargıçlar” oyunu.
Milattan Önce 422’de yazıldığını tahmin ettiğimiz oyunun daktiloyla yazılıp, çoğaltılıp ciltleştirilen kitabının büyüklüğü kadar cesaret isteyen satırları da hak eder kitaplıktaki o yeri.
Aristophanes, bu komedyasında Atina’nın adalet mekanizmasıyla alay eder.
O zamanlarda demagog ve savaştan yana olanlar, yargıçları kendi siyasi çıkarları uğruna kullanırlarmış.
Sıradan insanlar Spartalılarla işbirliği yapmakla suçlanır ve insafsız yargıçlar tarafından çok ağır biçimde cezalandırılırlarmış.
Yargıçlar kararlarını balmumu tabletler üzerine sivri bir kalemle yazdıkları için Aristophanes, o kalemleri eşek arılarının iğnelerine benzetmiş, bu oyunuyla Atina halkını aydınlatmak, uyarmak istemiş.
Oyunun o dönemde sahnelenmesi sırasında bu büyük iğneler yargıçların kostümlerinin en önemli parçası olmuş.
Oyuna genel olarak göz gezdirdikten sonra günümüz Türkiye’sinin gözünden bakarken yorum yapmaya uygun eleştiriler ve yorumlar dikkat çeker.
Bütün bu gelişmelerin ışığında “Eşek Arıları”, kurgusunda değişikliklere gidilmesiyle birlikte günümüzde söyleyecek sözü olan bir oyundur.
Ancaaak gel gör ki her satırın suç, her kitabın bomba ve her tiyatro oyuncusunun birer militan olarak görülebileceği günümüz Türkiye’sinde artık “Eşek Arıları”nı sahnelemek de “cesaret” ister.
Gönül isterdi ki; İzmir gibi “hoşgörünün beşiği” bir kentten milletvekili adayı gösterilen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da “hoşgörü ve cesaret” gösterip oyuncusuna sahip çıkabilseydi.
Gönülün, sahip çıkılmasını dilediği bir ikinci mevzu ki, o da Allianoi...
Onunla ilgili de, bir sonraki yazıyı beklemek gerekecek...