Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Neredeyse hepimizin “12 Eylül” darbesiyle ilgili bir hikâyesi, anısı, acısı, cenazesi, davası var. Elinden alınan bir hayat, bedeninde ve ruhunda yer etmiş bir iz var. Kayıpları var. Ve darbeler üzerine yazılmış, çizilmiş binlerce kitap, makale ve belgesel var. Ama kendisine yaşatılan bu travmayı, “oldubitti, geçti gitti” ruh haliyle savsaklayan ya da unutturma eğiliminde olanlarla yargı önünde hesaplaşamamış da bir toplum var.

Oysa 12 Eylül sabahı, Türkiye’nin siyasal, ekonomik ve sosyal bunalımına en kestirme “çözüm” yolu askerden geldi; apoletleri, postalları, tankları ve anayasasıyla...

Haberin Devamı

Toplum darbeden hemen sonra, siyasetin yasaklandığını, parti faaliyetlerinin durdurulduğunu, bütün demokratik kitle örgütleri ve derneklerin kapatıldığını unutmuş olabilir mi? Ya da 1 milyon 683 bin kişinin fişlendiğini, 30 bin kişinin sakıncalı olduğunu, 9 bin 400 kamu görevlisi işten atıldığını, 650 bin kişinin gözaltına alındığını, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldığını, 210 bin dava açıldığını, 517 kişi hakkında idam cezası verildiğini, 49 kişinin idam edildiğini…

Bir darbe düşünün ki; bütün bir topluma konuşmayı, düşünmeyi, toplu gezmeyi, örgütlenmeyi yazmayı yasakladı. İşkence etti. İnsan onurunu yok saydı. Özgürlüğe, düşünceye, inanca, yaşam hakkına saygı duymadı. Yarattığı korkuyla kendi hukuksuzluğunu zamana yaydı, onunla beslendi, büyüdü, sayısız kriz yarattı.

Toplumsal hafızamız bütün bunları unutmuş olabilir mi?

***

Türk medyası başlangıçta unutturmamak için sayısız haber yaptı. Darbecileri, işkencede ölenleri, gözaltında kaybolanları, yargı karşısına çıkmadan onlarca yıl haksız yere tutuklu kalanları hatırlattı. Yazı dizileri hazırladı. Köşe yazarlarının defalarca yazdığı, en çok kalem oynattığı konu oldu. Ve sonra medya sanki yazılacak olan her şeyi yazmış ama sonuç alamamış bir ruh haliyle büyük bir sessizliğe gömüldü. Klişe bir konu, eskimiş, haber değerini yitirmiş bir mesele gibi algılandı. 42 yıl sonra bugün darbeyle ilgili çıkan yazılara bakın. Gelecek nesillere sesini duyuramayacak kadar cılız.

Haberin Devamı

Buna rağmen darbeden ağır hasarla çıkan medyanın, siyasetin, aydınların, demokratik kitle kuruluşlarının yapamadığını bugün iki genç kadın yaptı. Türkiye Araştırmaları Enstitüsü üyesi ve Columbia Üniversitesi’nden Aylin Tekiner ve Eylem Delikanlı 12 Eylül darbesiyle ilgili hukukçuların da desteğiyle tarihsel adalet için bir bellek müzesi oluşturdu.

Yani 12 Eylül darbesiyle ilgili Türkiye’nin ilk dijital arşivini kurdular.

***

Darbenin en çirkin yüzü artık bu dijital arşivde. Arşiv darbenin ardından gelen toplumsal ve hukuki süreçlere, tanıkların sözlü kayıtlarına, dava dosyalarına, insan hakları ihlallerine ait kapsamlı bilgilerin yanı sıra fotoğraflar, mektuplar ve çeşitli objelerle dönemin ruhunu oluşturuyor.

Dijital bellek 12 Eylül hafızası

Dijital Bellek Müzesi’nde yer alan 12 Eylül dönemi işkence haritası.

Sözlü Tarih Koleksiyonu’nda 60 civarında ses, 40 kadar da video kaydı var. Bunlar hâlihazırda dijital ortamda açık erişimde. Herhangi bir siyasi kitle üzerine odaklanmayan, geniş yelpazede bir sözlü tarih araştırması…

Haberin Devamı

Sonra karşınıza bir harita çıkıyor: 5 bin ismin; 400 mekânın, 45 işkence türünün ve bu ihlallerden sorumlu tutulan 500’den fazla ismin birincil kaynaklar yoluyla teyit edildiği Türkiye’nin bu ilk işkence haritası.

Dava Dosyaları Koleksiyonu’nu ise arkasında büyük bir hukukçu desteğiyle oluşturulmuş bir çalışma. 25 dava dosyası üzerinde çalışılmış… Dava dosyaları müzeyi ziyaret edenlerin okuyup anlayabilecekleri sadelikte özetlenmiş.

Bellek Nesneleri Koleksiyonu’nda fotoğraflar, mektuplar, notlar, defterler, resimler, karakalem desenler ve çeşitli objeler yer alıyor. Bu bellek nesnelerinin bir kısmı dijital, bir kısmı bağışlanmış fiziksel koleksiyon parçalarından oluşuyor.

Dönemin tanıkları ellerinde olan bilgiyi ya da belgeyi paylaşmak isterlerse bu platform onlar için de önemli bir adres. Çünkü dijital müze, darbe sürecinde insanlığa karşı işlenen suçların kaydını tutarak hak ihlallerini görünür kılmayı amaçlıyor.

Bu döneme özellikle genç meslektaşlarımın kayıtsız kalmaması gerektiğine inanıyorum.  Dijital Bellek Müzesi’ne girin, dava dosyalarını, belgeleri, fotoğrafları, mektupları inceleyin. Döneme tanıklık edin. Büyük fotoğrafı görün…