Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline dair gazeteci yorumları, uluslar ve halklar arasında düşmanlığı körükleyen; Orta Doğu, Afrika, Latin Amerika, Güney Asya gibi dünyanın bazı bölgelerinde yıllardır yaşanan savaşları normalleştiren ırkçı bir zihniyeti yansıtıyor

İnsanlar her olay hakkında bilgi edinebilir, ama önemli olan bilginin kaynağıdır. İnsanın düşüncelerini, yaşam felsefini oluşturan da budur. Rusya ile Ukrayna üzerine sohbet ederken, bana tarihten bir bilgi aktaran meslektaşıma, “İlk kez duyuyorum, kaynağı ne” dedim. Beni ayıpladı, bir gazeteci olarak nasıl bilemediğime hayret etti!

Haberin Devamı

Haklı. Uzmanlık alanlarına girsin girmesin; iç siyasetten ekonomiye, uluslararası politikalardan savaş stratejilerine kadar çeşitli konularda görüşüne bizzat başvurulan bir grup gazeteci var. Bilmedikleri yok, dünyada olup biten her şeye hâkimler! Devletlerin ekonomik, siyasal ve toplumsal çıkmazları, uluslararası krizleri ya da çatışmaları, hatta tartışmaya konu olan ülkelerin tarihsel kimliğinden jeopolitik yapısına, savaş stratejilerinden savunma sistemlerine kadar her konuda yorum yapabiliyorlar.

Peki, bir gazeteci her konunun uzmanı olabilir mi?

Son dönemde Rusya-Ukrayna üzerine yazılanlara ve konuşanlara bakın: Bırakın dil bilmeyi, hayatı boyunca dış haberler sayfasını dahi okumamış insanlar, Google’dan edindikleri bilgilerle bir savaşın olası sonuçları hakkında ahkâm kesiyorlar. Balkanlardan Orta Doğu’ya, Avrupa’dan Amerika’ya, Afrika’dan Asya’ya uzanan geniş bir yelpazede yıllarca araştırma yapmış siyaset bilimcileri geride bırakacak kadar çok konuşuyor, makaleler yazıyorlar. Mesela Batı hâkimiyetinin çöküşünden, Amerika’nın uluslararası politikasına kadar çok değerli eserler vermiş akademisyenlerin karşısına çıkıyor, önce kendi görüşünü bildiriyor, sözü alabildiğine uzatıp karşısındakini neredeyse yönlendirerek soruları yöneltiyorlar.

Her şeyi bilen gazeteci soru sormasını bilmezse

***

Elbette alanında uzmanlaşmış dış politika konusunda birikimli bir savaş muhabirinin gözünden dünya medyasının olaya bakışı aktarılabilir. Sivilleri hedef alan bir savaşın uluslararası hukukta karşılığının ne olduğu, insan hakları alanında uzmanlaşmış bir gazeteciye sorulabilir. Ya da soğuk savaşın ekonomik yaptırımlarının sonuçlarını, küresel ekonomi alanında uzmanlaşmış bir gazeteci köşesinde yorumlayabilir. Doğrusu da budur. Ama hayır, bilgisi olmadığı halde konuşan ya da yazan gazeteciler ya da uzmanlık alanına girmediği halde fikir beyan eden akademisyenler, bizim tek bilgi kaynağımız oldu. Bir savaş hakkında herkese soru sorabilirsiniz ama bir kişi, savaşa dair bütün sorulara yanıt verebilir mi?

Haberin Devamı

Sadece Türkiye’de değil, dünyada da Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın komedyen olmasının altını çizen, savaş çığırtkanlığı yapan, savaşa taraf olan, ırkçılığa varan yorumlarla yol alan bir medyayla karşı karşıyayız. Üçüncü Dünya savaşının eşiğine gelmiş bir krizi, savaşa ya da dış politikaya dair analizleri de bu insanlardan dinliyoruz...

Televizyon ekranlara çıkan bir gazeteci, Rusya’nın bir başka ülkeyi işgali konusunda, Neonazilerden kurtarmak gibi gerekçeler sıralıyor, ama Ukrayna’da aşırı sağ hareketin gücü nedir, etkisi nedir; ırkçı, şiddet yanlısı eylemleri seçimlerde nasıl bir karşılık buldu, gibi havada asılı kalan soruların yanıtı olmayınca, üretilen gerekçelerin de kamuoyunda bir karşılığı olmuyor.

Haberin Devamı

***

Avrupa medyasında durum bizden daha vahim! Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini, ABD ve NATO’nun doğuya doğru genişleme hamlelerini göz ardı eden bir televizyon kanalı, deprem ve kasırga gibi felaketleri takip ederek bu alanda uzmanlaşan bir muhabirini, Ukrayna-Rusya savaşına gönderilebiliyor. Haliyle muhabir, savaşı, “Bunlar Suriye’den gelen mülteciler değil, Bunlar Hristiyanlar, beyazlar, bize çok benziyorlar” diye özetliyor.

Bazı gazetecilerin “Sanki Afganistan’daymış gibi seyir füzeleri ateşleniyor” demesi ya da “Savaş artık yoksul ve uzak nüfusların ziyaret ettiği bir şey değil” sözleri ya? Bütün bu yorumlar sadece uluslar ve halklar arasında, düşmanlığı körüklemiyor, Orta Doğu, Afrika, Latin Amerika, Güney Asya gibi dünyanın bazı bölgelerinde yıllardır yaşanan savaşları normalleştirmeye yönelik ırkçı bir zihniyeti de yansıtıyor.

Oysa bir gazeteci önce soru sormayı öğrenmek zorunda; Irak, Afganistan gibi ülkeleri bombalayarak işgal edenlerle, Ukrayna’yı bombalayarak işgal edenler arasında neden bir fark olmadığını, hangi siyasi figürlerin barışı engellediğini, dünyanın yeniden paylaşımında hangi ülkelerin rol oynadığını anlayabilmek ve anlatabilmek için… Gerçek soruların peşine düşmek; savaşa katkı sunanları, sessiz kalanları, gerekçe üretenleri, savaşı meşrulaştıranları tanımak, bu kirli savaş oyununun ne anlama geldiğini bilmek demektir.