Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Medya birkaç gün sonra şöyle yazacak: “Bir yılı daha geride bıraktık…” Ve artık bütün iyi temenniler gelecek yıl içindir. Tabii işler temenniyle çözülmediği gibi, yılı nasıl geride bıraktığımız da önemli. Çünkü her yeni yıl, geride bıraktığımız yılların ve o yıllardan kalan sorunların bir toplamı olarak yeniden karşımıza çıkıyor. Mesela bazı haberlere bakınca anlıyorsunuz ki; önümüzdeki yıllarda sığınmacılar ya da mültecilerin “uyum” sorunu ülkenin en önemli sorunlarından biri haline gelecek.

Hatırlarsanız geçen yıl kendisini “eğitimli” Afgan gazeteci olarak tanıtan ve bu ülkeye yerleşen bir Afgan, video yayınladı ve Türkiye’nin yaşam biçimini, kadınlarını hedef alan ağır ifadeler kullandı. “Google’a Türkiye yazınca karşınıza çıplak kadınlar çıkıyor” diyerek... Bu haddini aşan ifadeler tartışılırken Türkiye’ye yerleşen Suriyeli bir adamın 13 yaşındaki bir kız çocuğunu istismar etmesini görmezden geldik: Çocuğun doğum yapması üzerine konu yargıya taşınsa da yargı, “Suriye kanunlarına göre suç değildir” diyerek adamı serbest bıraktı, yine görmedik!

Haberin Devamı

***

Ve bu yılın sonunda, 2022 Türkiye’sinde yaşayan bir mülteci, girdiği bir markette, kasiyer kıza başını kapatması yönünde bir telkinde bulunabiliyor. “Alkol, sigara satıyorlar yani İslam’da böyle şeyler olmaz. Normalde saçını göstermeye gerek yok” diyerek. O esnada markette bulunan bir müşteri, “Burası Türkiye Cumhuriyeti farkında mısınız?” diye soruyor. Faslı erkek de “İslam var burada değil mi?” diye karşılık veriyor. Müşteri “Evet, İslam var ama biz burada demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Kimin nerede çalıştığı nerede ne yaptığı seni ilgilendirmiyor. Bu kadın burada çalışmak istiyorsa burada çalışabilir” dese de mülteci kararlı. Tekrar kasiyer kadına dönerek, “Ben cennet istiyorum sana” diyor. İyi olan şu ki polis görüntüler sonrasında kimliğini tespit ettiği bu şahsı gözaltına alıyor.

***

Türkiye medyasının bir bölümü yıllardır mültecilerin haklarını, sorunlarını sayfalarına taşıyor. Mültecilere yönelik ırkçı, nefret söylemlerine karşı bir duruş sergiliyor. Zaten olması gereken de bu. Nobel ödüllü yazar Toni Morrison’ın dediği gibi “Irkçı insanlar, onlar hariç herkesin görebileceği çarpık ruha sahiptir.”

Haberin Devamı

Fakat medya, mültecilerin bir süredir ülkeyi kendi zihniyetine, kültürüne, dinine, inancına göre zaman zaman dizayn etmeye kalkışmasını da görmemezlikten geliyor. Evet, belki sığınmacılar bu ülkede “misafir” olduklarını çabuk unuttu ama Türkiye de unuttu! Bu tür haberleri medyanın yok sayması, ırkçılıkla suçlanmamak için sorunu görmezden gelmesi önümüzdeki yıllarda bu tür olayların daha da artmasına sebep olacaktır. Türkiye’nin ülkenin güvenliği ve geleceği açısından sığınmacıları tartışması ırkçı bir davranış değildir. Mesele “Şiddetinden kaçtığınız gücün zihniyetini, yaşam biçimini, düşünce ya da inancını sığındığınız ülkeye dayatabilir misiniz?” sorusuna yanıt bulmaktır.

***

Bu sorunun yanıtını beş yıl önce İtalyanlar verdi. 2018’de İslâm ülkeleriyle “Dinler arası diyalog” toplantısına hazırlanan İtalya, Müslüman dernekleri, toplantının gerçekleşeceği salonda bulunan çıplak heykellerin üzerini örtülerle kapatınca ülke olarak ayağa kalktı. Heykelin üzeri örtülmüş halinin fotoğrafını, heykelin restorasyonunu yapan Mario Capelli Steccolini, sosyal medya hesabından paylaştı. Toplantıyı organize eden Müslüman derneklerinin kendisinden tablo ve heykeli örtmesini istediğini, organizatörlerin de heykelin üzerine örtü örttüğünü, bunun üzerine tabloyu kaldırdığını da açıklayarak…

Haberin Devamı

İtalyan medyası olaya, “Bizi kendi evimizde aşağılıyorlar, İtalyan kültürüne saygısızlık ediliyor, dinler arası diyalog mu monolog mu” ifadeleriyle “bu bir sansürdür,” dedi. “Başka kültürlere saygı duymak, kendimizi reddetmek anlamına gelmemelidir. Bu saygı değil, teslimiyettir” ifadelerini kullandı. Ve konu meclise taşındı. Meclis, “Kültürel mirasımızla gurur duymalıyız. Sansür kabul edilemez.” Ve hatta “Eğer benden örtünmemi istiyorsan beni olduğum gibi görmek istemiyorsun, kabul etmiyorsun demektir. Bu şekilde samimi bir diyalog yürütülemez” sözleriyle karşılık verdi.

Demek istediğim şu; yabancılar kendi ülkelerinin hukukunu, ahlakını, toplumsal değerlerini ya da dinî anlayışını getirip başka bir topluma dayatamaz. Devlet göçmen ve sığınmacılar için “uyum” çalışmalarını hızlandırmak zorunda. Medya da bu sorunun ciddiyetini kavramak zorunda. Yoksa 2023’te daha vahim örneklerle karşılaşabiliriz.