1990’ların süpermodelleri Cindy Crawford, Naomi Campbell, Linda Evangelista ve Christy Turlington, Vogue kapağında tam 33 yıl sonra bir araya geldi. Peki, ama mükemmel mi görünüyorlar, yoksa yapay zekâ tarafından üretilmiş avatarlar gibi mi?
İngiliz Vogue dergisinin Eylül sayısının kapağında 1990’ların süpermodelleri Cindy Crawford, Naomi Campbell, Linda Evangelista ve Christy Turlington var. Moda fotoğrafçısı Rafael Pavarotti tarafından çekilen kapak fotoğrafı çok beğenildiği için derginin hem ABD hem de İngiliz versiyonlarının Eylül sayılarında kullanılıyor. Bu aslında Apple+TV’de başlayacak “The Super Models” belgesel dizisinin tanıtımı. Bu konudaki haberlerin çoğunda da başlık aynı: “Yıllar onları hiç değiştirmedi.”
Peki, ama gerçekten bu mümkün mü? 53 yaşındaki Naomi Campbell ya da 57 yaşındaki Cindy Crawford, ne kadar harika gözükürlerse gözüksünler 20’li yaşlardaki halleriyle 50’li yaşlardaki halleri aynı olabilir mi? Evet, yaşlarına göre olağanüstü
Önceki günkü ‘İKSV’ye yakışmadı’ başlıklı yazımdan sonra birçok değerli sanatçı ve mimardan mesajlar aldım.
Bir kısmı kendi yaşadıkları kötü tecrübelerle ilgili, bir kısmı ise sadece İstanbul Bienali küratör seçimi konusunda İKSV’yi haksız bulmaları ile ilgili.
23 yıldır İKSV ile ilgili sayısız yazı yazdım, övgü dolu olanlara her zaman büyük bir incelikle teşekkür eden İKSV yönetiminden ilk defa hiç ses çıkmadı.
Daha sonra, 60. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu küratörü Esra Sarıgedik Öktem’in istifa açıklamasını okuyunca İKSV yönetiminin neden meşgul olduğu belli oldu.
“Sevgili dostum ve meslektaşım Defne Ayas’ın etrafında gelişen tartışmalar beni olağanüstü üzdü, daha şeffaf bir seçim sürecine duyulan ihtiyacı ve karşılıklı iletişimin eksikliğini de gözler önüne serdi. Sadece bir profesyonel olarak değil, gelecek kuşaklara, çocuğuna ne bıraktığının farkında olması gereken sorumlu bir birey olarak, alınan tüm kararları
İKSV ve Defne Ayas arasında yaşananları tam olarak bilmemiz mümkün değil.
Ancak İstanbul Bienali’nin ve İKSV’nin uluslararası basında başarıları yerine, küratör seçimindeki soru işaretleriyle yer alması elbette düşündürücü ve üzücü.
İşin politik boyutu değil konumuz.
Kaldı ki Türkiye’nin kültür-sanat hayatına yön veren, bilgi ve birikime sahip kitlenin zaten politik iklimi de okuyabilmesi ve aldığı sorumluluğu sanatı ve sanatçıyı koruyarak ama kendisine ve sanatçılara bu imkânı tanıyan kurum ve kişileri de zor durumda bırakmayarak yönetebilmesi gerekiyor.
İKSV kadar önem ve değer verdiğimiz bir kültür-sanat vakfından beklentilerimiz yüksek.
Aslında bu, başta İKSV Genel Müdürü Görgün Taner olmak üzere İKSV yönetimini mutlu etmesi gereken bir şey.
İKSV takipçileri için burada en çok rahatsız edici olan 2 şey aslında.
Şef José Andrés, deprem, sel, kasırga gibi doğal afetlerde ihtiyaç sahiplerine taze ve sıcak yemek sağlayabilmek için World Central Kitchen’ı kurdu. Şimdi Hawaii’deki orman yangını kurbanları ve müdahale ekiplerine destek oluyor. Şefin yeni sürprizi ise gelecek yıl yayımlanacak olan Türkiye mutfağı yemekleri kitabı “Zaytinya”
Dünyada her büyük felaket zamanı yardıma koşan ilk isimlerin başında geliyor José Andrés. Boşuna Time dergisi kendisini korona günlerinde kapak yapmadı. Bir bilim insanı ya da doktor değil, Michelin yıldızlı bir şef José Andrés. Şimdi de José Andrés, kurduğu World Central Kitchen ile orman yangını kurbanlarına ve ilk müdahale ekiplerine yardım etmek için Hawaii Maui’de canla başla çalışıyor.
José Andrés, İspanyol asıllı Amerikalı. New York’tan Kaliforniya’ya ABD’de tam 31 restoranı var. 2010’da World Central Kitchen adlı bir oluşum başlatıyor. Deprem, sel, kasırga gibi doğal afetlerde ihtiyaç sahiplerine taze ve sıcak yemek sağlayabilmek için.
Freddie Mercury’nin evindeki tüm özel eşyaları şimdi Londra’da Sotheby’s’te sergileniyor.
‘Freddie Mercury: Kendine Ait Bir Dünya’ başlığıyla.
Freddie Mercury, Kensinton’daki evi Garden Lodge’u ve içindeki her şeyi 1991’de öldüğünde eski sevgilisi, yakın arkadaşı Mary Austin’e bırakıyor.
Mary Austin ve ailesi tam 32 yıl evde hiçbir değişiklik yapmadan, her şeyi koruyarak yaşıyorlar.
Şimdi ise Mary Austin kararını veriyor ve “Artık bu eşyalarla vedalaşma ve hayatımda yeni bir dönem açma zamanı” diyor.
Tabii bunu ancak 72 yaşında yapabiliyor.
Peki ama Sotheby’s Londra’da satışa çıkacak eşyalar arasında neler var?
86 yaşındaki İngiliz sanatçı David Hockney bu yaz önce Glastonbury’nin yıldızı olarak karşımıza çıktı.
Ana sahnenin video ekranlarında David Hockney’nin yeni yapay zeka destekli çalışmasının prömiyeri yapıldı.
Bu, bohem yaşama bilgisayarla üretilmiş bir övgüydü aslında.
Dijital çalışma, sanatçının 2014 tarihli ‘The Dancers V’ adlı tablosundan ilham alınarak yapıldı.
Bilgisayarla üretilen hippi kültürünü anlatan bu yeni eser, ‘I lived in Bohemia’ başlıklı bir dakikalık bir videoya da dönüştürüldü.
Daha sonra ise David Hockney, yeni yaptığı Harry Styles portresiyle gündeme geldi.One Direction hayranları hatırlayacak, bu David Hockney’nin grupla ilk bir araya gelişi değil.Söylentilere göre, grup üyesi Liam Payne bir rehabilitasyon merkezinde kalırken resim yapmaya başlamış. Hockney’nin yeğeni olan arkadaşı da bu yeni hobisini duyunca hemen Liam Payne’in Hockney ile bizzat tanışmasını organize etmiş. Liam Payne, buluşmadan önce Hockney’nin bir resmini çizmiş ve hatta bu resim halen
Barbie’nin evini bile artık Airbnb’den kiralamak mümkün, peki ama Gwyneth Paltrow’un bahçesindek i misafir evini kiralamak neden mümkün olmasın?
2005 yılında haber platformu Huffington Post’u kuran Arianna Huffington, tam 6 yıl sonra AOL’e 315 milyon dolara sattı. Time’ın “Dünyada En Etkili 100 Kişi” listesine 12’nci sıradan girdi. Tüm başarısına rağmen en çok gurur duyduğu şey sorulduğunda, “Hayatımı değiştirmek” diye yanıtladı. Bunda da iki önemli anın etkili olduğunu anlattı. Biri, çalışma odasında yorgunluktan düşüp bayılması. Diğeri de telefonda e-maillerine bakarak çocuklarıyla konuşurken, annesinden yediği fırça. “Annem aynı anda birden fazla şeyle ilgilenmenin zararlı olduğunu bilim adamlarından önce keşfetti” diye özetledi durumu.
Arianna Huffington, önceki kitabı “Thrive-Başarı İçinizdedir”de, “Eve gider gitmez akıllı telefonunuzu kapatın ve o anda ne yapıyorsanız sadece ona konsantre olun” demişti. 2016’da yayımlanan son kitabı “Uyku Devrimi”nde
Şahika Ercümen’le yıllar önce Arsuz’da Ayşegül Dinçkök’ün Derin Tutku su altı fotoğrafları sergisinde tanıştık.
Milli sporcu, dünya rekortmeni dalgıç, beslenme uzmanı, TV programcısı gibi birçok sıfatı vardı o zaman da.
Van Gölü’nde yaptığı denemede 61 metreye ulaşarak, 55 olan Dünya Göl Dalış Rekoru’nu ve 60 metre olan Dünya Deniz Dalış Rekoru’nu kırmayı başarmıştı.
Sonra “Şahika’nın Mavi Dünyası” adlı bir TV programı yaptı.
Engelli sporcu ve katılımcılara Türkiye’nin ilk ve tek engelli dalış öğretmeni Ufuk Koçak ile birlikte dalış kursu bile verdi.
“Su altı hiçbir engelin olmadığı, masmavi ve büyülü bir dünya. Ben de su sporlarına ilgim ve engel tanımayan arzumla, astım hastalığını yenip sağlığıma kavuştum. Bu etkinlik sayesinde engelli arkadaşlarımıza bu büyülü dünyaya girişin ilk deneyimini yaşattık” diye anlatmıştı o zaman Şahika.
Ne kadar mutlu ve heyecanlı olduğu her halinden belli oluyordu.