Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yıl 1979du; aylardan yine Eylül...14 Ekimde araseçim vardı. Ecevit yine Başbakandı ve ben hayatımın ilk seçim gezisini izleyecektim.Bir önceki seçimde CHPye yüzde 55 oy vermiş Hataylılar Başbakanı 20 kurbanla karşıladılar. Ecevitin otobüsünün camı, sıçrayan kanlardan kırmızıya kesmişti.Muhteşem bir mitingdi. Otobüsün zar zor girebildiği meydanı dolduran CHPliler "Devrim için tek yol, demokratik sol" diye bağırıyordu. Ecevit, üzerinde mavi gömleği, arkasında eşiyle kürsüde fırtına gibi esiyor, "Darlıkları, zorlukları, faşizmi aşmaya" söz veriyordu.Hayatımızı altüst edecek darbeye 1 yıl vardı.Ve Hataydan bakınca CHP, sandıkta silip süpürecekmiş gibi görünüyordu. İlk defa uçağa biniyordum ve Hataya gidiyordum. Üniversite 2deydim. Daha sonra bana yazı yazmayı öğretecek ilk ustam Mehmet Ali Kışlalının Yankı dergisinde stajyerdim. 23 yıl sonra Hatay Yolun iki yanında yıllardır oradaymış gibi bekleşen meraklı kalabalığı ve yan yana o kalabalığı selamlayan Baykal - Derviş ikilisini izlerken, gördüğüm ayrıntıları, 23 yıl önceden hayalimde kalan izlerle kıyasladım.1979da Ecevit hükümetinin Enerji Bakanı olan adam, bu kez Ecevit hükümetinin alternatifiydi.Alanda, 70lerin coşkusu ve devrim sloganları yoktu; ama kürsüdeki nutukta yine "darlıklar ve zorluklar" vardı.Otobüs camlarına fışkıran kurban kanları yoktu, ama "ak"lı parti şarkıları ve sigaralı seçim otobüsleri vardı yine...Pankartlarda yine lider adı ön plandaydı, ama "Türkiyenin kaderini değiştirecek kadro" lafı da telaffuz edilir olmuştu alttan alta...CHP, yeni yüzlerini ve muhtemel bakanlar kurulunu iftiharla vitrine çıkarıyordu. Dün, o 6 oklu otobüs, beni 23 yıl önce geçtiğim yoldan Hataya taşıdı yeniden... Stajyer politikacının ilk günü Baykal tanıdık, Derviş yeniydi. Bu yüzden gözler "konvoydaki stajyer"in üstündeydi.O da bunu sezdiğinden, sınıfa yeni gelmiş bir çocuğun ilk gün mahcubiyeti içindeydi baştan sona...Baykal gazetecilerle konuşurken dikkatle dinliyor, onun belli belirsiz bir bakışıyla sözü devralıyor ve genel başkanının sözlerine "tamamen katılıyor"du.Şu sahneyi bir kenara yazın:Politikacı Dervişin halkıyla ilk kucaklaşması Adana - Hatay karayolunda, Osmaniye kavşağında oldu. Geziyi izleyen 100e yakın basın mensubunun bulunduğu otobüsten Baykalınkine geçerken "halk tarafından fark edildi", bir anda ayağı yerden kesildi ve kendisini kucakta buldu. Zafer işareti yaptı, el sıkıştı, istek üzerine öpüştü.En çok yol boyu partili olmayan yurttaşların sevgiyle el sallamalarından ve MHPlilerin gelip sempatiyle çiçek sunmalarından etkilendiğini söyledi daha sonra..."Stajyer politikacı"nın davullu zurnalı görücüye çıkma töreniydi bu...Sabah kararsızlanıp taktığı kravatını söküp attı. "Deniz mavisi" gömleğinin kollarını sıvadı ve "Baykalın 30 yıllık arkadaşı" sıfatıyla gerçekten büyük alkış altında sahne aldı.Hatiplerden çok teknisyenlere özgü kısa ve samimi bir konuşmayla selamladı ilk kitlesini... Özalın "çağ atlatma" hedefini gösterdi.Mitingde yüzündeki zoraki gülümsemeden, "Ben kimim, burada ne arıyorum" soruları okunuyordu.Neyse ki, CHPliler yabancılık çekmesini önlemek ve onu üzmemek için elden geleni yaptılar. Hatta yeni CHPli Türk - İş Başkanı Bayram Merale takılıp, "Aman kendini kaptırıp da IMFden başlama lafa" diye uyardılar.Meral, hamasi konuşmasında dinledi bu öğüdü...IMF meselesi, yeni talebenin bir kusuruymuş da yüzüne vurulmuyormuş gibi, hiç gündeme getirilmedi miting konuşmalarında... İlk kez "çift starlı" bir parti mitingi izliyorduk. "Yeni Baykal"? "Bu, hükümet yıkma mitingi değil, hükümet kurma mitingidir. iktidarı şikâyet etme mitingi değil, Türkiyeye sahip çıkma mitingidir" diyerek "Yeni Baykal"ı tanıştırdı halka...Bu yapıcı girişi, iktidarı şikâyet eden 1 saatlik bir konuşma izledi.Diğer partilerin tabanlarına da hitap eden ve bu yolla tek başına iktidarı hedefleyen ılımlı bir üslubu benimsedi.CHPli soruları yanıtlarken rahat ve güvenli, Cem, Ecevit ve Erdoğanlı sorularda tutuk ve sıkıntılı göründü.Ama gezi boyunca keyifli ve espriliydi. Baykala gelince... Alkışlara inanmalı mı? O zamanlar ben Yankıda stajyer muhabirdim.Baykal, Ecevitin genç enerji bakanıydı.Derviş, henüz 30unda, Amerikada, Dünya Bankasının ilk basamaklarındaydı.Televizyonda Uzay Yolu ve Komser Colombo oynuyordu.Hataydan bakınca sandıkta silip süpürecekmiş gibi görünen CHP, araseçimi 5-0 kaybetmiş, Ecevit çekilmiş, Demirelin azınlık hükümeti kurulmuştu.Ecevitin kalkacağını vaat ettiği darlıklar, zorluklar ve faşizm, asıl ondan sonra bastırmıştı..Dün baktım, Hatay uzun sürmüş bir uykudan uyanır gibi heyecanlıydı.Hataydan bakınca CHP seçimde silip süpürecekmiş gibi görünüyordu.Ancak saçları ağarmaya yüz tutmuş yazar, mitingden yükselen alkışlar altında bu notları karalarken, 23 yıl önce Hatay mitingiyle ilk imzalı haberini yazan stajyer muhabir, onun kulağına ilk mitingden aklında kalan unutulmaz dersi fısıldıyordu:"Alkışlara kanma!.. Alkışlar yalan söyler". candundar@superonline.com Evet, çok şey farklıydı çeyrek asır öncesinden...