Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üruğ'dan açıklama: * * *"Dizi yazınızda, Ağca olayının sadece bir yüzünü, şahsımı zımnen itham edecek bir üslup ile okurlarınıza nakletmektesiniz.1970 ve 80'li yılların tarihinin yazılmasında bir kaynak teşkil edebilecek bu araştırmanızın gerçekleri tam olarak yansıtabilmesi ve gelecek kuşakların bizim için doğru bilgi edinebilmesi maksadıyla madalyonun arka yüzünü de size iletmeyi istedim.1 Sıkıyönetim komutanlığı görevini deruhte etmemden 36 gün sonra, 1 Şubat 1979 günü Abdi İpekçi Bey vuruldu. Haziran 1979 ortalarında İpekçi cinayeti zanlısı olarak Ağca yakalandı. Emniyet, sorgu için yetkisi dahilindeki süre yetmediği için emrinde bulunduğu Sıkıyönetim Komutanlığı'ndan 15 günlük gözaltı süresi talep etti ve bu yetki verildi. Bu 15 günlük süre bitiminde Emniyet, sorgulamanın bitirilmediği gerekçesiyle 2'nci bir 15 günlük gözaltı süresi talep etti.O tarihte İstanbul'a da yansıyan parti çekişmeleri, kamu personeli arasındaki ideolojik bölünmüşlük, üst üste işlenen ideolojik cinayetler, sivil cezaevlerindeki devamlı kaçmalar, kontrolsüzlük ve ayaklanmalar, komutanlığın diğer güçlükleri muvacehesinde yeni uzatma talebini, sakıncalar yaratacağı endişesiyle, Sıkıyönetim Kanunu'nun verdiği yetkiye dayanarak kabul etmedim ve zanlıyı Sıkıyönetim savcısına tevdi ettim.2 Ağca'nın Sıkıyönetim tutukevinden kaçırılışı, şüphesiz çok üzücü ve içe sindirilmesi mümkün olmayan bir olaydır. Her ne kadar, hapishanenin idare ve hizmet yönetiminde görevlendirilmiş subay, astsubay ve eratın titiz bir inceleme sonucu seçilmeleri temin edilmiş ise de, o tarihlerde genelde halkımıza ve bilhassa kamu hizmetlilerine ağrız olan ideolojik ve inançsal taraftarlık ve bölünme anlayışı, ender de olsa bu ülkenin çocuklarının oluşturduğu Silahlı Kuvvetler'e de taşınmış bulunuyordu. Nitekim Ağca gibi bir kişinin kaçırılmasına Sıkıyönetim hapishanesi personelinden bazılarının alet oldukları, kaçırma olayı ile ilgili olarak açılan dava sonucunda saptanmıştır. Bu kişiler mahkûm olmuş ve Silahlı Kuvvetler'den ilişikleri kesilmiştir.3 Yazınızda "Yıllar sonra sorulduğunda benim bu ayrıntıyı hatırlamadığım" yer almaktadır. Ağca'nın kaçırılması, ek gözaltı süresi, Özel Harp Dairesi faaliyetleri üzerinde beni konuşmaya davet eden gazetelerdeki beyanlarım arşivlerde mevcuttur. Bu durumda konuyu hatırlamadığım sözü gerçek olabilir mi?4 1987 tarihli MİT raporunda yer alan "Bir silah kaçakçısını MİT'e tavsiye edip eleman aldırmak ve kimi yolsuzlukları kapatmakla suçlanacaktı" ibaresine yazı dizinizde yer vermenizin münasebet ve maksadını anlamış değilim. Suçlama sonucunu okuyucu için müphem bırakmış olmaktasınız. Birçok kişiyi kapsayan MİT raporunda şahsımı hedefleyen bölümle ilgili olarak 1987'de Başbakanlık aleyhine Danıştay'da açtığım dava sonucunda "MİT raporundaki suçlamalar, tekrar tekrar sorulmasına rağmen Başbakanlıkça bir belge gösterilmemesi karşısında kanıtlanamayan, dayanaktan yoksun, soyut ifadeler olarak kalmıştır" içerikli kararla Başbakanlığı tazminata mahkûm eden hükmü arşivlerinizde bulmanız mümkündür. Titiz ve adil bir araştırmacı yazar olarak okuduğum Can Dündar'dan, MİT raporuna yaptığı atfın altında birkaç kelimeyle hakkımdaki Danıştay kararına da yer vermesini etik anlayışı bakımından beklerdim.SaygılarımlaNecdet Üruğ can.dundar@e-kolay.net Geçen ayki "5 Kanlı Anahtar" dizimde, İpekçi cinayetinin ardından Ağca yakalandıktan sonra Emniyet'in sorgu süresini uzatma talebini Sıkıyönetim'in kabul etmediğini yazmıştım. Bu yakınma, dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'e aitti. Daha sonra üç buçuk yıl Genelkurmay Başkanlığı yapmış olan dönemin Sıkıyönetim Komutanı emekli Org. Necdet Üruğ'dan aşağıdaki açıklama geldi: