Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları

Lider eşleri üzerinden bir tarih yazılsa ne kadar ilginç olurdu kim bilir?
Geleceğimizi belirleyen politik kararların ardında yatan “yastık sohbetleri” aydınlatılsaydı mesela?
Ya da zevcelerin birbirleriyle ilişkilerinin, liderlerin ilişkileri üzerindeki etkileri araştırılsaydı?

Aile meclisi, Millet Meclisi’nden daha etkili
Nasıl sonuçlar çıkardı acaba?
Erkeklerin yumuşak karnının eşleri olduğunu biliyoruz. Eşlerin evdeki telkinlerinin, onların tuttuğu secerelerin, “dost-düşman tasnifleri”nin erkeklerin gündelik kararlarına, arkadaş seçimine, nihayet politikalarına tesiri, bilinenin ötesinde olsa gerektir.
Aile içinde “reis” statüsü elde edemeyen ve iktidar alanını erkek egemenliğine teslim eden kadınların, bu iktidara erkekleri üzerinden ortak oldukları ve giderek belirleyici rol oynadıkları malumumuz.
Ancak bu etkinin sınırlarını kestiremiyoruz.

Köşk ile Konut
Çankaya Köşkü ile Başbakanlık Konutu arasında esen son soğuk rüzgarlar, konuyu yeniden gündeme taşıdı.
Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı’nın eşi Hayrünnisa Gül’e uzak durması, inatla Köşk’e çıkmaması, iki “başkadın” arasındaki iç çatışmaya yorulmuştu.
Hatta Tempo dergisi, Gül aday olduğunda bu iki kadının 15 kişi huzurunda giriştikleri bir “ağız dalaşı”nın tutanaklarını yayımlamıştı.
Buna göre Emine hanım, kendileri yerine Güllerin Köşk’e çıkmasından rahatsız olmuş ve bu “fırsatçılığı” Hayrinnüsa hanımın yüzüne vurmuştu.
O günden beri de araları bozuktu.
Bu söylentiler alıp yürüyünce ikili bir araya gelip samimi bir fotoğraf çektirmek ve bunu da “Küs değiliz” mesajıyla “münafık basın”a iletmek durumunda kaldı.
Lakin söylentiler dinmedi.

Ast-üst ilişkisi
Aslında sorunun altında, asker eşlerinde görmeye alışkın olduğumuz türden bir “ast-üst ilişkisi” yatıyor.
Asker eşleri, kocalarının rütbesini sahiplenip “Biz Paşa olduğumuz zaman...” diye konuşur ve misafirliklerde konuklarını, rütbelerine göre oturturlar ya...
Sivil politikada da benzer bir hiyerarşi olduğu malum...
Gül’ün Köşk’e çıkmasıyla bu “ast-üst ilişkisi” alt üst oldu.
Mevcut soğukluk, bu altüst oluşun sonucu mudur?
Muhtemelen...
Aynı şeyi Emine Erdoğan daha önce rahmetli Nermin Erbakan’la yaşamadı mı?
Eşleri birbirine rakip olunca, daha önce (tabii yine hiyerarşi ilişkisi içinde) yan yana duran iki kadının da yolları ayrılmadı mı?
“Sadakatsiz” suçlaması o zaman da Başbakanlık koridorlarında yankılanmadı mı?
O zaman bizim yaptığımız, şimdi bize yapılınca küsmeli miyiz?

Yastık sohbetlerinin etkisi
Acaba asıl çekişme erkekler arasında yaşanıyor da eşlere bu rahatsızlığın bir nevi gölgesi mi düşüyor; yani bir iç çekişmenin sözcülüğünü eşler mi üstleniyor?
Kadınlar ilişkilerinde “politik” olmayı bilmedikleri / sevmedikleri ve ilişkilerinde daha dürüst davrandıkları için, bazen “kocalarına rağmen” mi bayrak açıyorlar?
Galiba her iki ihtimalin de geçerli olduğu durumlar var.
Ama “aile meclisi”ndeki konuşmaların, Millet Meclisi’ndekilerden çok daha ciddi sonuçlar yarattığı kesin...
Rahşan Ecevit’in sözleri
Rahşan Ecevit’i hatırlayalım:
DSP-MHP koalisyon pazarlıkları sırasında onun 70 öncesinin saldırılarını hatırlatması neredeyse koalisyonu çökertiyordu.
Bu, tamamen eşinden bağımsız yaptığı bir çıkış mıydı; yoksa evde gece konuşulanları gündüz bastıramamış ve “politik” olamayan bir dürüstlükle mi davranmıştı?
Rahşan hanım tarafından sevilmediği için evden içeri adım atamayan Başbakan Yardımcısı’nı düşünsenize?
Sonunda kadının fendi, istemediği şahsı yenmedi mi?

Semra Özal örneği
Semra Özal’ı hatırlayın:
Turgut Özal’la ailesinin arasına bir “modern duvar” gibi girmedi mi?
Onun birçok ilişkisinde belirleyici rol üstlenmedi mi?
Özal’ın kardeşlerini “Ağabeyimizi canlı canlı Köşk’e gömdü” diyecek hale getirmedi mi?
Daha geri gidelim:
Latife Hanım’ın Mustafa Kemal Paşa’yı sahiplenirken yakın çevresine meydan okuması, acaba boşanma kararında ne kadar etkili olmuştu?
Boşanma kararında, dışlanan yakın çevrenin telkinleri rol oynamış mıdır?
Gazi, kendi alışkanlıklarına ve yakın çevresinin telkinlerine direnip bu cevval kadınla evliliğini sürdürse, hayat süresi ya da iktidar ilişkileri değişir miydi?
Çevresindeki “mutad zevat”tan kimler elenir, kimler başrole yükselirdi?
Bunlar cevaplanması zor sorular...
Ama bir şey kesin:
Siyasette kadınlar, Meclis’teki ya da Hükümet’teki sayılarıyla kıyaslanmayacak kadar etkin... 

Aile meclisi, Millet Meclisi’nden daha etkili

Atatürk, Latife Hanım’la evliliğini bitirmese iktidar ilişkileri değişir miydi acaba?

Nazmiye Demirel için yakışıksız iddialar ortaya atıldığında Süleyman Demirel çok sinirlenmişti.
Aile meclisi, Millet Meclisi’nden daha etkili

Bülent Ecevit’in bir dönem sağ kolu olan Hüsamettin Özkan’la Rahşan Ecevit’in arası iyi değildi.


Eşime laf etme!
Geçen hafta liderlerin eşleri konusu, iki ayrı vesileyle daha gündeme geldi.
Haberlere konu olan iki isim, farklı tavırlar aldılar:
İlki, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in türbanlı eşinin Anıtkabir’de mozoleye çıkarılmamasıydı. Bakan Güler aslanlı yola eşiyle birlikte girmiş, ama mozoleden yalnız çıkmıştı. Eşi Mehtap Güler girişteki avluda bekletilmişti. Güler, Genelkurmay’ın uyarısı üzerine buna zorlandığı iddiasını yanıtlarken “eylemi” üstlendi:
“Bir hassasiyet olunca kendisinden rica ettik” dedi.
İkincisi Genelkurmay Başkanı’nın eşinin usulsüz harcamalarıyla ilgili Başbakan’ın kendisine bir dosya verdiği iddiasıydı. Org. Yaşar Büyükanıt, “Adi bir suçlama” dediği bu iddiaya karşı dava açtı.
Eşi üzerinden lideri vurmak
Türkiye tarihi, liderleri eşleri üzerinden vurma çabaları konusunda da zengindir:
1970’lerin sonunda Başbakan Demirel’i Nazmiye hanıma ilişkin yakışıksız bir iddia ile vurmaya çalışmışlardı. Basına karşı hep hoşgörülü yaklaşımıyla bilinen Demirel, bu iddia karşısında öfkelenmiş ve iddiayı yayımlayan gazeteye karşı dönemin parasıyla 1 milyon liralık tazminat davası açıp kazanmıştı.
O haberle değil ama haberden üç ay sonra da gelen darbeyle devrilmişti.
Son örnek ise Baykal oldu:
Geçen yıl Devlet Bakanı Nimet Çubukçu “Emine Hanım’ı Köşk’e yakıştırmıyor ama kendisi eşini hiçbir yere götürmüyor” dediğinde CHP lideri şu cevabı vermişti:
“Eşim sepet mi ki onu yanımda taşıyayım; kendisi isterse gelir.”
Liderleri eşleriyle vurmaya çalışmak Türk demokrasisinde sıkça rastlanan bir tavır... Tabii liderlerin eşlerini inançla savunmaları ve onlara toz kondurmamaları da...