Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Araştırmalar, "Her zamanki partime oy verdim" diyenlerin hızla tükendiğini, 41 milyon seçmenin 11 milyonunun "Bir de bunu deneyeyim" düşüncesiyle parti değiştirdiğini gösteriyor.Bunlara "yüzer - gezer oylar" deniliyor.Seçmen, fırtına görmüş köksüz ağaçlar gibi, her seçimde, kitleler halinde o partiden bu partiye savrulup göçüyor. Bir seçim baş tacı ettiğini, bir sonrakinde ayak altında eziyor.Aşkta olduğu gibi, siyasette de delice tutkunun, körü körüne bağlılığın, mezara kadar birlikteliğin, üstüne gül koklamamanın, bir yastıkta kocamanın devri geçiyor."Sadakatin çağı bitiyor."***Yıllar önce bir yazımda Barbi bebekleri üreten şirketin "Kullanılmış bebeğinizi getirin, düşük bedelle yenisiyle değiştirelim" çağrısına değinmiş, çocukların koşa koşa gidip bebeğini değiştirmesinin, bizim gibi oyuncağına ölesiye bağlı yetişmiş kuşaklar için ne kadar hayret verici olduğundan dem vurmuştum.Alvin Toffler "Şok" kitabında bu tavrı "Kullan - at toplumu olduk" diye açıklıyordu.Dün bebeğini yenisiyle değiştiren çocuklar, bugün seçmen oldu; her seçimde partisini değiştiriyor.Sadece partisini mi?Liderini, memleketini, görüşünü, eşini, dostunu da...Toplumsal hareketliliğin ve değişimin inanılmaz hızı, üzerinde durduğumuz zemini kayganlaştırıyor; habire ayağımız kayıyor.Kalıcı ilişkiler kuramıyoruz artık.Çevrenize bir bakın:İşyerinizde en kıdemlilerden kaç kişi kaldı?Son yıllarda etrafınızda kaç kişi boşandı?En eski komşunuz kaç yıldır orada oturuyor?Kaçınızın doğduğu ev hala yerinde duruyor?***Kanal değiştirir gibi kolay değiştiriyor insanlar birbirini, evlerini, partilerini...Bir zamanlar uğruna can verdikleri partilerin kapanışını, taptıkları liderlerin asılışını, ebediyet yemini ettikleri yuvaların dağılışını umursamaksızın, zincirlerinden boşanmış gibi, yeni partilere, yeni liderlere, yeni sevgililere koşuyorlar."Depozitolu ilişkiler"de, hızla birbirlerinin içini boşaltıp kapının önüne koyuyorlar.Kimse, kimse için "çantada keklik" değil artık...İhanetin suyu bulanık akvaryumunda "yüzüp - geziyor" insanoğlu... daha iyi maaş için işini, daha yakışıklı lider için partisini, daha rahat yaşam için ülkesini terk edebiliyor.***Peki böylesi daha iyi değil mi?Fanatizmin, partizanlığın, kör bağnazlığın, koşulsuz sadakatin, sorgusuz kabullenmenin karşısında bağımsız, mesafeli, akılcı bir tavır daha sağlıklı sayılmaz mı?Elbette öyle...Ama korkarım, burada karşı karşıya olduğumuz şey, rasyonel bir düşünce tarzı, karşılaştırmalı bir sorgulama mekanizması filan değil, köksüzleştirilmiş bir toplumun çaresizlikle, seçeneksizliğin bulamacında kıvranan insanlarına özgü "Hepsi aynı nasolsa... Bi de bunu deneyelim" kaderciliği...Bir türlü gideremediği tatminsizliğinin kaynağındaki toplumsal koşulları göremeyen, yaşadıklarına mana veremeyen, hayatın işleyiş mantığını çözemeyen, birlikte çözebileceği örgütlerden de yoksun bırakılmış kitlelerin omurgasızlık göstergesi...Kısa süren, sönüp yiten, gelip geçici ilişkiler kuşağının oy kullanma tarzı bu...Korkarım aşkta olduğu gibi, siyasette de yalnızlıktır sonu... candundar@superonline.com Bir süredir "kadın - erkek ilişkileri"nde tartışıp durduğumuz ihanet meselesi, son seçimde "seçmen - parti ilişkileri"nde de boy gösterdi.