Hollywood filmlerinde Kızılderililerin saldırdığı posta arabasının yolcuları, tabancalarındaki son kurşunu da tükettikten sonra tam birbirleriyle vedalaşırken bir trampet sesi duyulur ve askerler yetişir ya...
...bu sahneye benzer bir "Yaşasın yetiştiler" sevinciyle alkışladım, 40 barış gönüllüsünün beyaz bayraklarla İsrail kuşatmasını yarıp Arafat'ın ışıksız, aç ve susuz kıstırıldığı karargahına girmesini...
Son ana kadar ve asla insandan umudu kesmemek gerektiğine bir kez daha ikna oldum.
* * *
Şimdi Arafat'ın canlı kalkanı durumuna gelen bu "uluslararası barış gücü"nün arasında tanıdık bir Fransız çiftçi var:
Jose Bove...
Yandaşlarının "Fransa'nın Robin Hood'u" dedikleri Bove, dünyada yükselen globalizm karşıtı akımın öncülerinden...
Sesini ilk kez 1999'da Fransa'daki McDonalds baskınıyla duyurmuştu.
Onun gibi binlerce Batılı gönüllü 2. intifadanın başlangıcından bu yana Filistinlilerle dayanışma için bölgede çalışıyor. Yaralıları hastaneye yetiştirmekten zeytin toplamakta köylülere yardım etmeye kadar pek çok alanda sosyal yardım sunuyorlar.
* * *
Savaşın karşı cephesinde de Jose Bove'ler var.
Irkçılığın bedelini çok ağır ödeyen Yahudilerin bir kısmı, Şaron'un kanlı macerasına ortak olmak istemiyor.
Le Monde Diplomatique, İsrailli barışseverlerin de ciddi bir muhalefete dönüştüğünü yazıyor.
Örneğin, El Aksa baskınından sonra kurulan Taayyüş (Arapçada "birlikte yaşamak" anlamına geliyor) abluka altındaki Filistin köylerine erzak ulaştırmak için 8 konvoy düzenliyor.
"İşgal Topraklarındaki Kişi Hakları Enformasyon Merkezi" gibi sivil girişimler, ırkçılığa karşı, Filistinlilerle ittifak yapıp kutsal toprakların yarınını kurtarmaya çalışıyor.
İşin ilginç yanı, bu barış hareketi son zamanlarda orduya da sıçradı.
Ocakta Haaretz gazetesinde yayımlanan bir ilanda, İsrailli yedeklerden 52 subay ve erin imzaladığı şu satırlar vardı:
"Bizler, işgal topraklarında aldığımız emirlerin, bize aşılanan tüm ulusal değerleri yok ettiğini gördük. İşgalin bedelinin, İsrail ordusunun insani karakterini yitirmesi ve tüm İsrail toplumunun ahlaki çöküşü olduğunu düşünüyoruz. Bir halkın tümünü hakimiyet altına almak, yurdundan etmek, aç bırakıp aşağılamak amacına ortak olmayacak, bir daha 1967 sınırları ötesinde savaşmayacağız."
* * *
Bu ilandan sonra "itaatsizlik eylemi" yayıldı. Bölgede görev yapan İsrailli askerler, tanık oldukları vahşeti veya sivilleri kasten öldürme yönünde aldıkları emirleri anlatmaya başladılar.
"İnsanlık dışı bir emre itaat etmemek askerin meşru hakkıdır" tartışması açıldı.
İsrail yönetiminin "divan - ı harp" tehdidine rağmen, imza sayısı hızla arttı ve imzacılar arasına emekli generaller de katıldı.
Eski bir İsrailli general şöyle dedi:
"Şaron, Lahey'deki savaş suçluları mahkemesine bensiz de gidebilir."
Bugün Miloşeviç'i katliamdan yargılayan dünya, herhalde yarın Şaron'u da tarihin sanık sandalyesine oturtacaktır.
O zamana kadar yeryüzünün onuru, bir avuç barış gönüllüsüne emanet!..
Özay Şendir
Özel’den Sosyalist Enternasyonel mesajları ve İsrail
23 Mayıs 2025
Cem Kılıç
Üretken yapay zekâ dört işten birini tehdit ediyor!
23 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Hayal bile kuramıyoruz!
23 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Rakamlar yalan söylemez
23 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Suriye, İsrail ve karıştırıcılar
23 Mayıs 2025