Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cici Bebe’nin boş olarak satışa sunduğu albümü, can çekişen CD piyasasının tabutuna son çiviyi çakarken, müzik endüstrisinde yeni bir çağın başlangıcını haber veriyor

Geçen hafta bir müzik CD’si geldi. Ankaralı yeni bir grubun, Cici Bebe’nin albümü... Adı: “Tabuttaki Son Çivi...” CD’nin üzerinde şu not vardı:
“Bu CD boştur. 1 TL.”
Tuhaf!
Boş bir CD niye satışa çıksın ki?
Hem boşsa niye 1 TL’ye satılıyor ki?
Dolu CD’ler bile satmazken boş CD satar mı?
Cici Bebe’nin genç müzisyenleriyle konuştum. Anlaşıldı ki, bu, zekice bir tanıtım stratejisi gibi görünse de içinde, önemli bir gelişmenin mesajı var.
“Cici Bebe, müzik dünyasının kaçınılmaz sonunu ilan ediyor ve can çekişen CD piyasasının tabutuna son çiviyi çakıyor.”
Mesele şu:
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de internet yaygınlaştığından beri albüm satışları dibe vuruyor. Müşterinin bir müzik markete gidip CD alma dönemi kapanıyor. Önce korsan CD’cilerdi bunun nedeni; şimdilerde internet korsanları bile öldürdü.
Artık isteyen, istediği parçayı bir “tık”la dinleyebiliyor, indirip kaydedebiliyor. 

Bu iş bitti artık
Dünya müzik endüstrisi bununla baş etmeye çalışıyor.
Ama alternatif arayışlar da var:
Rock grubu Radiohead albümlerinin fiyatını dinleyicilerinin belirlemesine izin veriyor.
Coldplay’in konserlerinde albümleri ücretsiz dağıtılıyor.
Metallica son albümünü internet üzerinden dinlenebilir kılıyor.
Cici Bebe’nin “atraksiyon”u da hem promosyon, hem reaksiyon amaçlı...
İnternet sayfalarında (www.cicibebe.org) bu “eylem”in nedenini şöyle açıklıyorlar:
“CD’de müzik yok. Tamamen boş. Albümdeki şarkılar internetten MP3 formatında bedava dağıtılıyor ve isteyen dinleyici gidip 1 TL karşılığı aldığı CD’ye bu şarkıları doldurabiliyor.
“Satıştan bir gelir beklemiyoruz. Bir müzik CD’si ile boş bir CD’nin bir farkının kalmadığını anlatmak ve ‘Bu iş bitti artık’ diyen kişiler olmak, bizim için yeterli...”
Peki albüm satışı yapmadan nasıl para kazanacaklar?
Kendi cevapları şu:
“Şarkıların yayınlandığı internet sitesine reklam alarak...”

Bir CD aldım, boş çıktı


Cici Bebe grubu kaçınılmaz sonu ilan ediyor.


Savulun, korsanlar geldi!
Bir CD aldım, boş çıktı


Türk polisi yeni yeni korsan yayımcılıkla mücadeleye girişedursun Avrupa, korsanlığı meşru kılmaya hazırlanıyor.
Bugün yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde İsveç’te yarışan partilerden biri, Korsanlar Partisi adını taşıyor. Başta ciddiye alınmayan parti kısa zamanda öyle güç kazandı ki, Avrupa Parlamentosu’na girmelerine kesin gözüyle bakılıyor.
Aslında partinin temelleri “Ung Pirat” (Genç Korsan) adlı bir gençlik örgütünde atıldı. Genç Korsanlar dünyada pek çok gencin hayal ettiği şeyi savunuyorlardı:
İnternette illegal yollardan paylaşılan film, oyun, müzik albümleri, program gibi bilgi ürünlerine serbestçe ve bedava erişilmesini...
Bilgi çağında bilginin ücret karşılığında paylaşılmasının anlamsız olduğunu...
Bilgi paylaşımının özgür ve bedava olmasını...
Patent ve telif haklarının kaldırılmasını...

Büyük ilgi
Talep bu kadar cazip olunca kısa sürede örgütlendiler ve üye sayıları 5 bine yaklaşınca da devletten 250 bin TL karşılığı maddi destek aldılar. İsveç’in en büyük üçüncü gençlik teşkilatı haline geldiler. Partileştiler.
O ara, İsveç’te internetten film ve müziklerin indirilmesi için linkler yayınlayan The Pirate Bay sitesinin kurucuları hakkında hapis ve para cezası kararı alınınca sitesinin on binlerce kullanıcısı da partinin destekçileri arasına katıldı. Üye sayıları 10 bine ulaştı.
Seçim yoklamalarında Korsanlar’a oy vereceklerini söyleyenlerin oranı yüzde 21’e vardı.
Yarından itibaren Strasbourg’a korsan bayrağını dikmeye hazırlanan partinin beş sayfalık programında “absürt” olarak nitelenen telif haklarının, hak sahibinin ölümünden 70 yıl sonra değil, eserin oluşturulmasından beş yıl sonra sona ermesi gerektiği savunuluyor.
Parti, var olan patent sisteminin insanları daha yaratıcı olmaya teşvik etmek ve toplumsal gelişmeye katkı sunmak yerine firmaları kâr odaklı hale getirdiğini, insanların bilgiye ulaşmasını engellediğini savunuyor.
“Patentler resmi olarak verilmiş tekel haklarıdır. Tekeller de bir toplumun en büyük düşmanıdır. Hiçbir ürünün ve fikrin tekeli olamaz. Tekeller fiyat artışına sebep olur. Büyük firmalar patentleri ellerinde tutarak yüksek fiyatları kontrol eder ve rakiplerini saf dışı bırakır. Özgür düşünce gibi özgür bilginin de mutlaka güvence altına alınması gerekir. Hiçbir bireyin bilgiye ulaşmasının önüne engel konulamaz” deniliyor.




GERD LEONHARD
“Bedavanın çağı başlıyor”

Cici Bebe’nin yaptığı, tam da Gerd Leonhard’ın yapılmasını istediği şey...
Leonhard bir müzisyen ama fütürist kimliğiyle tanınıyor. Yani geleceği okuyanlardan... Özellikle teknoloji ve medya dünyasına dair kehanetleriyle ünlü...
Geçenlerde Türkiye’deydi. Bir etkinlikte geleceğin dünyasına dair bir sunum yaptı. Orada müzikten sözederken “Artık Google da bedava müzik veriyor. Çin’de arama motoruna bağlanınca müziğe bedava ulaşıyorsunuz. İnternet büyük bir fotokopi makinesi gibi çalışıyor” dedi. Gelecekte daha çok içeriğin tüketiciye ücretsiz ulaşacağını haber verdi.
Peki böyle olunca içerik, yani müzik değersizleşiyor mu?
“Tersine” diyor Leonhard:
“İçerik her zamankinden daha popüler; özellikle de müzik sektöründe... Sadece satış modelleri değişiyor, kopyanın değeri azalıyor. Eskiden para ödeyerek aldığımız hizmete şimdi bedava ulaşabiliyoruz. Sevdiğimiz müzik bir tık mesafede... Gelecekte daha çok içerik ücretsiz olacak. Bu durumda para kazanmanın yeni yollarını bulmak gerekiyor. Ancak müzik endüstrisi, yeni yöntemleri keşfetmekte zorlanıyor.”

Telif haklarına son
Nedir o yeni yöntem?
Cici Bebe’nin taktiğinden söz ediyor Leonhard:
“Artık sunulan hizmetin özünden değil, çevresindeki etkinlik alanından kazanç sağlamak önem kazandı. Sizi seven bir kitle varsa, bırakın kitabınızı, müziğinizi bedava indirsinler. Asıl amaç dikkat çekmeyi başarmak. Bu ilginin etrafında bir değer yaratmak, o mecranın reklam gelirlerinden nemalanmak mümkün.”
Ya telif hakları?
Leonhard bundan “bayat bir kavram” olarak söz ediyor. Kopyalamayı yasaklayan kanunların, polisiye önlemlerle kopyayla mücadele edenlerin sadece avukatlara para kazandırdığını söylüyor.
“Yakında 4 milyar kişi internete bağlanacak. O 4 milyar kişiyi para ödemeye zorlayabilir miyim?” diye soruyor. 

İçerik reklamcıya emanet
Satışın yerine reklamı, hukukun yerine piyasayı, emeğin hakkı yerine ilan gelirini koyan bir yaklaşım bu...
Sanatçıyı, yazarı, yaratıcıyı reklamverenin beğenisine, insafına terk eden bir anlayış.
Ne çare ki piyasanın gidişatı bu yönde...
Nasıl ki bugün TV yayınları evlere bedava ulaşıyor, kanallar aldıkları reklamdan gelir elde ediyorsa yakında kitap yazarları da bedava dağıtılan kitaplarının içine aldıkları reklamdan, müzisyenler şarkılarını parasız sundukları internet sitelerine verilen ilanlardan kazandıklarıyla geçinecekler. 
Peki bu, içeriği nasıl etkileyecek?
Bugün bazı gazete ve televizyonlarda gözlediğimiz gibi, reklam almaya endeksli bir kültür endüstrisi yaratmayacak mı?
Sanırım yeni dönemin önemli soru(n)larından biri bu olacak.