Yarından itibaren çok ilginç bir yazı dizisine başlıyoruz. Çin’de yaşadığımız şaşkınlıkları sizlerle paylaşacağız.
Örneğin Çin deyince gözünüzün önüne ne geliyor?
Eğer dünde kaldıysanız kadim bir medeniyet, yerle bir olan imparatorluk, komünizm, yoksulluk, baskı, sömürü, tek çocuk, ölesiyle çalışma, dışa hepten kapalı bir ülke, gün yüzü görmeden hayata veda eden milyarlar!..
Son 30, 40 yıl çerçevesinde bakıldığında ise uyanan dev, gümbür gümbür gelen devasa bir ülke, sorunları acımasızca bastıran katı bir yönetim, Tiananmen Meydanı, kültür devrimini tamamlayıp hemen her alanda giderek palazlanan bir ülke!
Günümüze gelindiğinde ise ABD’ye kafa tutan, dünya ticaretini ele geçirmeye çalışan yeni nesil bir kapitalist komünist bir ülke!
Kapitalizm ile komünizm eskiden birbirinin karşıtıydı, günümüz Çin’inde birbirinin tamamlayanı olmuş.
Komünist Partisi’nin Mao sonrası açılım politikası “zengin yaratmadan, refahın gelmeyeceği” yönünde olmuş ve kontrollü bir şekilde ranta değil, üretime dayalı milyonlarca zengin yaratılmış…
Ticarette, siyasette, rekabette ve savaşın her türlüsüne yönelik binlerce yıllık birikimleri var.
Mao ve ezeli rakibi Çan Kay Şek’in Japonya istilası karşısında “Böyle bir zamanda Çinli, Çinli ile savaşmaz, Japonla savaşır” deyip ittifak kurmaları ve sonrasında kapitalizmi kalkınmanın lokomotifi olarak kullanmaları, düşman yerine müttefik kazanma politikasına yönelmeleri, katma değeri yüksek üretimi olmazsa olmaz haline getirmeleri hep yaşadıkları deneyimlerin bir sonucu.
ABD, Avrupa ve Japonya’yı gölgede bırakan bir üretim, herkese aynı oranda yansımasa da göreceli bir zenginlik, şaşaa ve yüzlerde korkunun, eziyetin, boş bakışların yerini alan bir mutluluk vardı. Attığınız her adımda, gittiğiniz her kentte bunun ışıltılarını hissedebiliyorsunuz. En çok da Çin’in yeni “gözdesi” çocuklarda!..
Çin’in son yüzyılını görmek istiyorsanız Şangay’a, son 500 yılını merak ediyorsanız Pekin’e, son 2000 yılını merak ediyorsanız Şian’a bakın diyorlar.
Bir eklemede biz yapalım:
Yarının dünya liderini merak ediyorsanız Çin’i yakın mercek altına alın! Alın ki benden daha büyük şaşkınlıklar yaşamayasınız…
Çin eğitimde aldı başını gidiyor. Sınav yarışı bizdekinden daha acımasız. Çocuklarını iyi okullarda okutmak ailelerin, iyi bir eğitim de gençlerin en büyük hayali. Eğitimi hiç olmadığı kadar ciddiye alıyorlar. Çin’de bu şansı yakalayamayanlar da dünyaya açılıyorlar. Üzüntüleri giden her 10 öğrenciden 7’sinin dönmemesi!..
YÖK keşke üçüncü dünya ülkeleri yerine Çin’e yönelse. Aynı şekilde turizmcilerin hâlâ Çin’i keşfetmemiş ya da ikna edememiş olmaları ise şaşırtıcı!
Türkiye ile Çin arasındaki dış ticaretin dengeye kavuşması için bizim ihracatçılar son yıllarda yoğun çaba gösteriyorlar ama nafile.
Çin, Türkiye’ye yılda 43 milyar dolarlık mal satıyor, karşılığında ise 3.4 milyar dolarlık ürün alıyor.
Biz onlardan otomotiv, makine, elektrik-elektronik, demir-çelik, kimyasallar alıyoruz, mermer, endüstriyel mineraller, pamuk, kuru meyve, deniz, zeytinyağı ve diğer gıda ürünleri satıyoruz.
Onlara bize daha çok mal satma biz ise aradaki ticaret açığını en azından yarıya çıkartma peşindeyiz. Keşke onlar kadar biz de bu işe onlar kadar kafa yoruyor olsaydık!..
Baskı yok izleme var!
Sovyetler zamanında Doğu Almanya’ya, hemen sonrasında Moskova’ya, Türk Cumhuriyetlerine giden biri olarak komünizmin ne denli totaliter bir rejim olduğunu gören biri olarak Çin’de benzer bir tablo ile olmasa da baskıcı bir yönetimin izlerini göreceğimi sanıyordum.
Mao döneminde ve Tiananmen Meydanı’nda çok ciddi bedeller ödendiğini bırakın başkalarını kendileri anlatıyor. Çin işkencelerine yönelik anlatılanlar, fotoğraflar tüyler ürpertici “ama artık hepsi geride kaldı” diyorlar.
Peki şimdi ne var?
Dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğiniz kadar çok kamera var ve neredeyse tuvalete giderken bile istenme noktasına gelen kimlik ve pasaport kontrolleri can sıkıcı. Görünen o ki sadece vatandaşlarını değil, turistleri de adım adım izliyorlar…
Tuvalet deyince bu konuda anlatılacak çok şey var. Okyanusu geçmiş, derede boğulmuşlar…
Takıntıları çok!
Çincede harf yok, figürler var. Bu yüzden 3 bin figürü öğrenmek de dört dörtlük Çince okuyup yazmak da çok zormuş!
Rakamların hayatlarında özel bir yeri var. Uğurlu rakamlar en büyük şans, uğursuz olanlar ise yok sayılmış. Din anlayışları, Japonlar’dan ve diğer Asya ülkelerinden çok farklı. Gelenekleri, görenekleri ve yaşadıkları, kendi doğruları, kendi inançları olmuş. Konficizmde birleşmiş…
İmparator sarayları kadar imparatorların yaşamları da şaşırtıcı ayrıntılarla dolu.
Çin Seddi, Terracotta Askerleri ve yaşadıkları çağa damga vuran icatları, ticari malları, yapılıp da satılamayan hayalet kentleri ve en önemlisi de geleceğe bakış açıları çok farklı!
Çin’de tüm araziler devlete ait. 70 yıllığına kiralayıp istediğinizi yapabiliyorsunuz. Peki ya sonra? Onu da zamanı gelince düşünürüz diyorlar!..
Şu an için devlet halkıyla, halkı da istisnalar dışında devletiyle gurur duyuyor gibi. Komünist Parti ile halk arasında sanki gözle görülmeyen bir ittifak söz konusu. Biri günah çıkartıyor, öteki de zenginliğin keyfini!..
Özetin özeti: Demiryolu inşaatını gören Çinli köylü, ”Bu ne işe yarayacak” diye sormuş, Mühendis de “Bir ayda gittiğin Pekin’e seni bir günde götürecek” demiş. Köylü panik olmuş: “Peki geri kalan 29 günde ben ne yapacağım?” Ben de şimdi onun gibi sayfalar dolusu bilgiyi, izlenimi nasıl üç, beş güne sığdıracağımın derdindeyim!..
Özay Şendir
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor…”
11 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımda yeni şifre: Hızlı nakit
11 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Nükhet Duru: Fırınlanmadan, pişmeden kalıcı olunmaz
11 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Vadeli lider vs. Vadesiz lider: Habemus Papam...
11 Mayıs 2025
Mehmet Tez
Arcade Fire yaralarını sarıyor
11 Mayıs 2025