Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sakatlar, sapıklar, sadistler, serseriler...Göğsü madalyalı üşütük bir general...Anti-komünist bir çaçaron...Damda ezan okuyan bir Müslüman...Bir Ermeni travesti...Bir psikopat şair...Bu kimsesizler ocağında, yitirilmiş eski bir ideali anımsatan saflığıyla güzelim bir kaçık kız......ve onun Batılı hayali sevgilisinin aşkıyla yanıp tutuşan yüreği...Rus yönetmen Andrei Konchalovskynin gözüyle, yıkılan Sovyetlerin bir karikatürü bu tımarhane...Halen gösterimde olan Rus - Fransız ortak yapımı "Deliler Evi", Çeçen sınırındaki bu tımarhanede geçiyor.Bir gün hastane personeli ortadan kayboluyor. Çeçen savaşçıların yaklaştığı anlaşılıyor. Çok geçmeden savaş, Deliler Evine ulaşıyor.Önce alınları bantlı Çeçen direnişçiler, hemen ardından da ağır silahlı Rus birlikleri binaya giriyor. Deliler içeride rehin kalıyor.Ve çapraz ateş altındaki bina, savaşın tüm dehşetini yaşıyor.* * *Konchalovsky, Çeçen savaşının ilk günlerinde yaşanmış gerçek bir olaydan esinlenerek çektiği filmi gösterimdeyken bu kabusun bir okul binasında çocuklarca yaşanabileceğini ne bilirdi ki...Beslan katliamının dehşeti yanında "Deliler Evi"nin lirizmi cılız kalabilir; ancak yine de bölgede yaşanan "zırdeliliğe" dair bir fikir edinmek için filmi görmenizi tavsiye ederim.Afganistanda yıllarca yan yana savaştıktan sonra Çeçen sınırında karşı karşıya gelmiş generallerin asker cesetlerini değiş tokuş edişini, uyuşturucuya karşı cephane takası yapışını, durumun "tımarhanelik" hale gelişini izlemek ibret verici...Film, Rus yapımcı ve yönetmenden beklenebileceği gibi Çeçenleri karalama ucuzluğuna kapılmak yerine, savaşan tarafların haklılığı meselesine girmeden, insancıl bir yaklaşımla savaşın saçmalığı üzerine kurmuş senaryosunu...Akordeonu ve bembeyaz gelinliğiyle vahşi bir savaşın ortasında barış türküleri söyleyen "deli kız" ile onun üzerine tanklarla yürüyen militarist öfke, "Kim deli, kim akıllı" sorusunu sorduruyor seyirciye...* * *Minik cesetlerin toprağı soğumadan sağlıklı yorum yapmak zor.Görüntüler, insanın aklına sadece nefret sözcükleri getiriyor.Ancak kapıldığımız öfke seli içinde, - ve Rus sansürü nedeniyle - Beslan katliamının nasıl, neden ve kimin emriyle başladığını hala anlayabilmiş değiliz.Türkiyedeki gemi ve otel baskınından bu yana Çeçen hareketine mesafeli dursam da, tek yönlü haber akışı sorgu suale itiyor beni...Rusların, Batının göz yummasıyla yıllardır Çeçen kadın, erkek ve çocuklara uyguladığı vahşet, televizyon ekranına yansımadığı için, lanetlenmeme ayrıcalığına kavuşuyor.Ve Rus devlet terörü, çocukları kalkan yapan gözü dönmüş Çeçen terörünün yangını arasında gözden kaçırılıyor.Bu durumda, deliler evinde çapraz ateş arasında kalmış biçareler gibi akordeon çalıp barış şarkıları mı söyleyelim?Yoksa siyasi çözüm aramak yerine demir yumruk politikasında ısrar eden Putinin insafa gelmesi için "sıradan Çeçenler"le mavi yolculuğa çıkmasını mı bekleyelim? can.dundar@e-kolay.net İnguş sınır bölgesinde bir tımarhane... İçeride dünyayla bağını koparmış bir grup meczup: