Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çağan Irmak'ın can yakıcı filmi "Babam ve Oğlum", ölümünün kokusunu alan bir eski devrimcinin, filler gibi ata toprağına son yürüyüşünü konu alıyor.Bu hazin final, filmde birkaç saniye görünen bir jandarma eri ile anlatılan darbenin eseri...Bir eylül sabahı hepimizi sokak ortasında kimsesiz bırakan o hoyrat darbenin açtığı yaraları ciğerinde taşıyan kuşak, şimdi "boğazında, yutamadığı koca bir yumruk"la izliyor filmi...* * *Geçen pazar doyasıya ağlama niyetiyle gittim filme...Daha baştan koyverdim gözyaşlarımı...Film değil, sabah okuduğum bir haberdi sulu gözlülüğümün nedeni...Bir baba, oğlunu anlatıyordu haberde...Ankara Anıttepe Lisesi, birinci sınıf öğrencisi...Onun da adı Deniz'di; yaralı kuşağın çocuklarının çoğu gibi...Şubatta başı ağrımaya başlamış Deniz'in... Sinüzit sanmışlar ilkin... Sonra beyin kanseri olduğu anlaşılmış.İllet, 9 ayda Deniz'i tanınmaz hale getirmiş. Gazi Yaşargil iki kez ameliyat ettiyse de beyinde tümörün yayılmasını engelleyememiş.Son bir umutla kök hücre nakli için İsrail'e götürmüşler.Orada ilk kez gözünü açmış.Böylece umut dolu bekleyiş başlamış. Dönüşte uçaktan sedyeyle indiğinde yüzünde bir tülbent örtülüydü Deniz'in...Tedavide saçları döküldüğünde bunu rica etmiş, "Arkadaşlarım beni her zamanki neşeli, yakışıklı halimle hatırlasın" istemiş.* * *Cumartesi sabahı, bağlı olduğu makinede bilinçsiz yatan, sıkı Cimbomlu oğlunun başucuna gelmiş babası... "Bugün Galatasaray-Fenerbahçe maçı var. Kesin alacaksınız" diye fısıldamış kulağına....Sevdiği Neşet Ertaş'ın, Âşık Mahsuni'nin türkülerini dinletmiş."Galatasaray kazanırsa açacak gözlerini, 'Baba' diyecek; yine Neşet'i, Mahsuni'yi dinleyecek, hissediyorum" diyordu gazetede...Bir mucize bekliyordu.Gözpınarlarımda onun acısını taşıyarak girdim filme...O pınarlar, nehir oldu ilk sahnede...Çıkışta karşı kahveden maçın sesi geliyordu.Ben, Deniz için takım tuttum o gece... Ve yıkıldım, Deniz'in takımı yenilince...* * *Korkulan haber dün sabah geldi.Deniz, büyük savaşı kaybetti.Anne ve babası, bugün ata toprağı Kırşehir'de toprağa verecek oğullarını...Tıpkı filmde babasını toprağa veren Deniz gibi...Ecele yaklaşan fillerin kemikten bir mezarlıkta tevekkülle ölümü beklemesini anlıyor da insan; bir işkence seansında ciğeri kanatılan babaların oğullarınca gömülmesine, bir lanet hastalıkta beyni tümörlenen oğulların babalarınca defnedilmesine akıl erdiremiyor. * * *"Babam ve Oğlum" için olduğu kadar, bir eylül sabahı sokak ortasında kimsesiz, naçar kalakalan kuşağım için de ağladım filmde...Sinema çıkışında Fener'in gol sevinci sokağa taşarken, sımsıkı tuttum oğlumun, kirpiklerimi silen küçük ellerinden... can.dundar@e-kolay.net Filler, ecel yaklaştığında akıl almaz bir içgüdüyle mezarlığa yürür ve orada, atalarının kemikleri arasında, kaçınılmaz sonu beklermiş.