Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Önceki gün bu köşede İbrahim Şahin’in ısmarladığı, İsrail’den gelen kayıp silahları yazmış ve “Tahkikat bu türden konulara girse çok faydalı olur” demiştim.
Dün, o silahlar için kazılar başlayınca nihayet soruşturmanın bazı abukluklardan sıyrılmasına, Ergenekon’un Susurluk’la buluşmasına sevindim.
Hatırlarsanız, Avrupa’da kontrgerilla soruşturması da, bir İtalyan savcının askeri istihbarat servisi Sismi’nin, ülkenin çeşitli yerlerindeki sığınak kayıtlarını bulmasıyla başlamıştı. Sığınaklara girilince, derin devlet suikastlarında kullanılmış silah ve cephaneye ulaşılmıştı. Sismi’nin eylemleri, solcuların üzerine yıkılmış, dosyalar kapatılmıştı.
Şimdi bütün Avrupa kontrgerillayı çözdükten sonra sıra, “Batı’da Gladio’nun en uzun süre yaşadığı Türkiye”ye geldi.
* * *
Bizzat Bülent Ecevit’ten dinlediğim bir anıyı hatırlatmanın zamanıdır:
Başbakan olduğu dönemde, “Türkiye’nin Sismi’si” sayılabilecek Özel Harp Dairesi’nden tesadüfen haberdar olduktan sonra hemen bir brifing istemişti Ecevit... Başbakanlık’taki brifingi Özel Harp Dairesi Başkanı general Kemal Yamak vermişti. Orada Ecevit’e şunlar söylenmişti:
“Özel Harp Dairesi, bir yabancı işgalinde istilacılara karşı gerilla yöntemleri ve yeraltı etkinliğiyle mücadele etmek için kurulmuştu. Adları gizli tutulan bazı ‘vatansever gönüllüler’ bu örgütün sivil uzantısı olarak çalışmak üzere ömür boyu görevlendirilmişlerdi. Gerektiğinde bunların kullanması için de Türkiye’nin bazı yerlerinde gizli silah depoları oluşturulmuştu.”
Ecevit duyduklarından dehşete düşmüştü. Sonradan, orada söz edilen “vatansever gönüllüler”den birinin bir Doğu ilçesindeki MHP ilçe başkanı olduğunu öğrenecek, o günden sonra her kanlı olayda bu örgütten şüphelenecek, ancak örgütü açığa çıkaramadan Başbakanlığa veda edecekti.
* * *
Derin devlet tam da budur.
Şimdi o silahlar, İbrahim Şahin’in evinde bulunan krokilerden yola çıkılarak yapılan derin kazılarda ortaya çıkıyor.
Şahin’in krokileri evde unutmasını nasıl açıklamalı?
Gerçekten Şahin’in hafıza sorunu yaşamasıyla mı?
Yoksa bunca yıl ona dokunulmazlık zırhı sağlayan devletin koruma kalkanına çok güvenmesiyle mi?
Şahin, Susurluk’ta konuşturulsaydı, Türkiye’nin son 40 yılını kana bulayan pek çok olay ortaya serilebilirdi.
Pek gündeme getirilmeyen bir hatırlatma yapalım:
1970’lerin en kanlı olaylarına imza atan ülkücülerin çoğu Nevşehir’den çıkmaydı.
Abdullah Çatlı Nevşehir doğumluydu.
Mehmet Ali Ağca cezaevinden çıktıktan sonra Nevşehir’e götürülmüştü.
İpekçi cinayetinde adı geçen 5 ülkücüden 4’ünün sahte pasaportlarında Nevşehir emniyetinin damgası vardı.
Papa suikastından sonra bu pasaportların sırrı merak edilmiş, Emniyet’e gidilince o birimde bir yangın çıktığı, kayıtların yok olduğu ortaya çıkmıştı.
Kim vardı o dönem Nevşehir Emniyet Müdürlüğü’nde?
İbrahim Şahin!
* * *
Daha önce “Devlet sırrıdır, açıklayamam” diyerek, sonraları da “Hafızamı kaybettim, hatırlamıyorum” diyerek susan, ama hafızasını kaybettiği dönemde MHP’den milletvekili aday adayı olmaktan kaçınmayan Şahin’in hatırlayacakları, Türkiye’nin 40 yıllık kanlı geçmişini aydınlatacaktır.
Deştikçe daha çok silah, ceset, derin devlet sırrı çıkar ortaya... İş sonuca varır mı?
Susurluk sütünden ağzımız yandığından, Ergenekon yoğurdunu üfleyerek yiyelim.
Ama şunu bilelim ki; dünü aydınlatamazsak, yarınımızı karartmış oluruz.