Yıllar önce işsiz bir gencin protesto haberi çıkmıştı gazetede... Şehir meydanındaki Atatürk heykelini rehin almıştı.
Silahı heykelin beynine dayamış, “Gelirseniz sıkarım” diye bağırıyordu. Önce ne yapacaklarını bilemeyen polisler, genci teslim olmaya ikna etmişlerdi. Ertesi günkü gazetede işsiz gencin heykel önüne çiçek koyarak Atatürk’ten af dilediği duyuruluyordu.
* * *
Unutamadığım bir başka sahne de şu: Bir sendika lideri, “Hükümet haklarımızı vermezse ne yapacağımızı biliyoruz” diyor. Genel grev çağrısı yapacak sanıyorsunuz. Ama hayır!
“Atatürk’e gidip hükümeti şikâyet edeceklerini” söylüyor.
* * *
Anıtkabir’e gitmek, bir ulusun liderine duyduğu nihayetsiz saygının, sevginin göstergesi elbet...
Ama gidip “Çaresiziz Atam, kalk, yetiş” diye gözyaşı dökmek...
Kabri türbeye çevirmek, bu ziyarete uhrevi bir işlev atfetmek, ziyaret defterini şikâyet defterine çevirmek?
Atatürk’ün iftihar edeceği bir toplum görüntüsü mü?
* * *
Mustafa Kemal, Samsun’da öğretmenlere “Dünyada uygarlık için, hayat için, başarı için, en gerçek yol göstericinin, bilim olduğunu, onun dışında yol gösterici aramanın cehalet sayılacağını” söylediğinde tarih 1924’tü.
1930’larda bu görüşünü daha da netleştiren şu çıkışı yaptı:
“Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.”
Ve nihayet son Meclis konuşması: “Bizim ilkelerimiz, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla bir tutulmamalıdır.”
* * *
Hayata böyle bakan bir lider için, diyelim her yıl akademik araştırma ödülleri vermek vs. yerine ne yapıyoruz? “Gökten” bir dağın üstüne çehresine benzer bir gölgenin düştüğü yerde anma etkinlikleri düzenliyoruz.
Manevi vasiyetinde “Ben size kalıplaşmış hiçbir kural bırakmıyorum” diyen bir liderin ülkesinde kimi gençlerin “Tek kaynak Nutuk’tur. Başka bir şey okumak ihanettir” noktasına gelmiş olması hazin değil mi?
En devrimci fikirlerini sansürleyerek Atatürk’ü muğlaklaştıranların, herkesin onu kendi işine geldiği gibi yorumlamasına ve kafaların hepten bulanmasına yol açması affedilebilir mi?
* * *
Kaçak inşaatını yıkmaya gelen dozerlerin önüne Atatürk resmiyle dikilen gecekondu ağası...
Atatürk’ü koruma adına hükümeti devirip kürsüde Atatürk ilkelerini Kuran ayetleriyle açıklamaya çalışan darbeci...
Hâlâ bir kütüphanesi, müzesi olmayan, tüm eserleri hâlâ yayımlanamayan, bir türlü filmi yapılamayan, evleri, eserleri bakımsızlığa terk olunan lideri heykel dikerek yaşattığını sanan siyasetçi...
Bilimsel eser vereceğine rozet dağıtan akademisyen... Çocuklara onun dogmalara karşı mücadelesini anlatacağına, “Onu sevmek ibadettir” gibi sözleri ezberleterek onu dogma haline getiren öğretmen...
İşçileri örgütleyemeyince Atatürk’e giderek itibar arayan sendikacı...
Onu sahiplenmeyi internetteki “Yüzyılın Lideri” anketinde oy vermekten ibaret sanan gençler...
Hepsi, hepimiz onun “ilim ve akıl” için verdiği mücadeleyi ve orada nasıl “yalnızlaştırıldığını” yeniden düşünmeliyiz.
Laikliği Türkiye’ye kazandırmış lidere yaklaşımımızı laikleştirmenin tam zamanıdır.