1960’ların sonunda, dünyaca ünlü London School of Economics’de (Londra İktisat Fakültesi) bir söyleşi düzenlendi.
Konuşmacı, Yunanistan’ın sürgündeki solcu lideri Andreas Papandreu’ydu.
1967 Nisanı’nda, seçime bir hafta kala Albaylar Cuntası’nın darbesiyle hapse düşen Papandreu, afla salıverildikten sonra Stockholm Üniversitesi’nde ekonomi profesörü olarak çalışmaya başlamıştı.
Kürsüde konuşmasını bitirince 19 yaşında bir Türk öğrenci söz aldı ve şu soruyu sordu:
"- Nisan darbesinden Amerika ne ölçüde sorumludur?"
Papandreu şu cevabı verdi:
"- Amerika’da bazı çevrelerin, özellikle de CIA’nın körükleyici tutumu olmasa darbe gerçekleşmezdi".
Soruyu soran öğrencinin adı; Kemal Derviş’ti...
***
Doğrusu Derviş’in aynı soruyu "Eylül darbesi" için Ecevit’e sormuş olmasını diler ve cevabı merak ederdim.
Bugün 22 yaşına giren 12 Eylül Harekâtı’nın en büyük destekçisi ABD idi.
Harekât, dışarıda, Amerikan baskısı ile Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşüne Türkiye’nin vetosunu koşulsuz kaldırdığı gibi, içeride de siyasetin yerleşik kurumlarını çökerterek halen içinde debelendiğimiz kargaşa ortamını hazırladı.
Gerçi askerlerin devirdiği bütün liderler, siyasi arenaya - hem de Cumhurbaşkanı, Başbakan düzeyinde - geri döndü ama tarumar edilen merkez sağ ve sol hâlâ toparlanamadı.
CHP ve AP ırmağından ayrılan kollar, 22 yıldır eski yatakta buluşma mücadelesi veriyorlar.
Ve bu dağınık tablo, peş peşe krizler doğuruyor son 22 yıldır...
***
Dün baş gösteren krizde bile 12 Eylül milatlı bu dağınıklığın rolü yok mu?
Gerçi 1980 sonbaharında da siyaset kilitlenmiş, Meclis cumhurbaşkanını seçemeyecek kadar acze düşmüştü ama hiç olmazsa sandıkta bir çözüm umudu vardı.
Bugün ise sandık, çözümün değil, sorunun adresiymiş gibi görünüyor.
1980’de kapatılıp parçalanan partiler bir türlü bir araya toplanıp çare üretemiyor; sistem, tepki oylarını buluşturan "tehditölerden korunabilmek için hâlâ askerin vesayetine ihtiyaç duyuyor.
Ne var ki, korkunun ecele faydası olmadığı anlaşılıyor.
Seçmen, önünde tarihi meçhul sandıklar, elinde adresi meçhul oylarla, Türkiye’nin en son ihtiyacı olacak şeye, yeni bir belirsizlik ortamına sürükleniyor.
Bu istikrarsızlığın faturası o kadar ağır ki, artık ABD bile sistemi ayakta tutabilmek uğruna seferber ettiği fonların değerlendirilmesi için, 35 yıl önce Papandreu’ya "darbede ABD’nin rolü"nü soran o üniversiteli gençten medet umuyor.
Ne diyelim:
12 Eylül kutlu olsun!