Yaklaşık yarım asır boyunca kabuğunu kırma, özgüven kazanma, yenilenme konularında kadınlara bir işaret fişeği oldu Ajda Pekkan... Son Kürtçe şarkı hamlesi, onun kariyerine de yakıştı, özgeçmişine de...
Ajda Pekkan’ı “Kadına şiddete hayır” konserinde Aynur’la Şivan Perwer’in “Keçe Kurdan”ını söylerken ve “Kızlar başkaldırın / Sesinizi duyurun dünyaya” diye haykırırken izlediniz mi?
Bu harika düeti beğenenler kadar yadırgayanlar da oldu.
Bazıları “Kürt kızları savaşa çağıran” bu şarkıyı fazla ajitatif buldu; bazıları da “Kürtçeyi de mi Ajda’dan dinleyeceğiz?” diye karşı çıktı.
Ben çok yakıştırdım.
Bu son çıkışta, onun geçen onca yıla, değişen bunca kuşağa rağmen her dem yeni, her daim “bambaşka biri” kalabilmesinin ipucu da var.
Çünkü o, kozasından her seferinde farklı kanatlarla çıkabilmeyi ve gelecek gördüğü ufuklara cesaretle uçabilmeyi başaran bir figür...
Yenilenmesi (çoğu zaman alayla ifade edildiği gibi) sadece fiziksel, operasyonel değil, aynı zamanda zihinsel...
Ajda yıllar içinde tamamen kişilik özellikleriyle ve taammüden gerçekleştirdiği hamlelerle hem kendini
bambaşka bir düzeye taşıdı; hem de onu örnek alan kadın dinleyicilerini...
Vamp sarışın olmak varken...Yaşamında kısa bir hatırlatma turu, onun, çaldığı flütle hayranlarını peşine takıp fareli köyü boşaltmadaki maharetini ortaya koymaya yeter.
Şimdi herkese kolay geliyor ama Ajda 16 yaşında Moda’daki Çatı kulüpte sahneye çıktığında henüz 60’lı yılların başıydı ve kızlara çalışıp para kazanmalarından ziyade, evde oturup koca beklemeleri telkin ediliyordu.
Sahnedeki, perdedeki sarışınlar hep “kötü kadınlar”dı.
Ve analar oğullarını, kadınlar kocalarını vamp sarışınlardan koruyorlardı.
Ajda bu önyargı kuyusundan, siyaha
boyanmadan çıkabilen nadir isimlerden biri oldu.
“Kafamın içi tam bir proleter”17 yaşında Ses dergisinin kapağından “Yılın kapak yıldızı” olarak gülümsüyordu dünyaya...
Dergi onu “Sinemanın yeni seks bombası” olarak tanıtıyordu.
Parafin banyosu türü bir iki cömert poz verdiyse de o, bu bombayı hiç patlatmadı. Lakin “evin uysal kızı”nı da oynamadı.
Dik başlı, bazen şımarık, başına buyruk, dediğim dedik bir burjuva kızıydı o...
Ama 12 yıl önce bir söyleşimizde bana söylediği sözlerle “kafasının içinde tam bir proleter” vardı.
Hayatta da, sahnede de, perdede de, kendine güvenli, rahat ve serbestti.
Hür doğdu hür yaşadı“Taçsız Kral” filminin bir sahnesi hiç gözümün önünden gitmez:
Ajda dönemin efsanevi futbolcusu Metin Oktay’ı arabasıyla evine getirir. Kapının önünde durup içeri davet eder.
Metin dönemin kızlarının rolüne bürünmüştür sanki; utanır, sıkılır, girmez.
“-Annen...? Baban...?” diye sorar.
“-Evde yoklar, gel” diye üsteler Ajda...
Mahcup delikanlı “Nikah olmadan asla” türü bir cümle kurar orada...
“-Sen benim evime geleceksin... ama karım olarak...” der.
Ajda daha oralardan, özgüveniyle erkekleri pek korkutan yeni kadının habercisidir.
“Hür doğdum hür yaşarım / kime ne” diye aleme meydan okuyan, her darbeden sonra dağılan kalbini toplayıp “bambaşka biri” olarak yaşayan o kadın çok geçmeden “evine aldığı adam”a, “Arkanı dön ve çık / istenmiyorsun artık” diye kapıyı gösterecektir.
Kadınlardaki Ajda sevgisinin temelinde, müziğinden çok, bu cesur tavrın izleri aranmalıdır.
Kadınlar dayak yerken o...
Şimdilerde kadına yönelik şiddet aleyhine kampanya düzenleniyor değil mi?
40 yıl önce, Türkiye’nin gündeminde “Ajda Pekkan Cömert’i dövdü” haberi vardı.
Öfkeli Ajda’nın elinden, sevgilisi Cömert’i zor almışlardı. Gazetelerde Cömert’in tırmalanmış yüzünün fotoğrafı çıkmıştı.
Bu güçlü kadın figürü, onu bir idol mertebesine çıkardı.
Kederden çok gurur yüklü bir ses tonuyla, “İlk rüzgarı ben yedim” demişti bana:
“Benden sonra gelenler çok daha rahat etti, birçok konuda...”
Kürtçe aranjmanKürtçeye gelince...
Bunu da Ajda’nın bir dönem Fransız şarkılarını alıp Fecri Ebcioğlu’nun sözleriyle seslendirmesinden farklı görmüyorum.
Buna “aranjman” deniliyordu o zamanlar...
Yeni gençler, Fransız kültürünün etki alanındaydı.
O müziği, Türkçe sözlerle dinlemekten hoşlanıyorlardı.
Ne zaman ki Türk pop müziği toparlandı, kendi ayakları üzerinde durabilir, kendi notalarıyla dinlenebilir hale geldi, aranjman adeti de bitti.
Ajda da yoluna orijinal bestelerle devam etti.
Şimdi de yıllarca baskılar nedeniyle Türkçe sözlerle söylenen Kürtçe türküler üzerindeki yasak kalkıyor, Kürtçe şarkılar kendi diline kavuşuyor.
Bu da bir özgüven alameti...
Kürtçenin aranjman çağı bitiyor.
Burada da asimile edilmiş bir müziğin dirilişinin, horlanmış bir dilin yeniden sahneye çıkışının öncülerinin arasında, yanında, ardında Ajda’yı görüyoruz.
Ona, kariyerine, özgeçmişine yaraşan bir dayanışma tavrı bu...
Her daim bambaşka biri olmanın, her dem yeni kalmanın gereği ve sorumluluğu...
Ajda Pekkan 17 yaşındayken Ses dergisinin ilk sayfasından “1963’ün kapak yıldızı” olarak gülümsüyordu dünyaya. Dergi ona “Sinemanın yeni seks bombası” diyordu.