Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Dün YÖK’ün kuruluş yıldönümüydü.Yan yana gelen bu üç harf, bizim kuşak için üniversitenin elimizden alınışının, bir dönemin kapanışının simgesidir.
Tamamen tesadüfen, polisin gösterici öğrencileri acımasızca copladığı bu 6 Kasım’da ODTÜ’deydim.
Yanımda ODTÜ’lü bir "delikanlı" vardı:
Atilla Keskin...
***
Keskin, 1960’larda ODTÜ İdari İlimler öğrencisiydi. 1969’da Fikir Kulübü Başkanlığı yapmış, Hüseyin İnan’la, Yusuf Aslan’la, Sinan Cemgil’le, Deniz Gezmiş’le "çocuklar gibi şen" akınlara katılmıştı.
Sonrası; El Fetih kampları... Diyarbakır Cezaevi... THKO davası...
Keskin, Deniz’lerle aynı davada idamla yargılanmıştı.
Derken "o güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler".
Keskin ise idama uğurladığı yoldaşlarının ardından, 4 yıl daha içeride yattı, sonra sürgüne çıktı.
Giderken kulaklarında arkadaşı Hüseyin İnan’ın idama giderken vasiyet ettiği "Oğlun olursa benim adımı koy" diyen sesi çınlıyordu.
***
Çeyrek asırdır dışarıda yaşayan Atilla Keskin 3 yıl önce "Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler" (Güdaş, 1999) başlığıyla anılarını yazdı. Bir dönemin en insani ayrıntılarını bütün sıcaklığı ve içtenliğiyle tarihe kaydetti.
Kitabı okuduğumdan beri buluşacağımız günü kolluyordum.
Deniz Gezmiş ve THKO konusunda birlikte çalışmayı umuyordum.
Nihayet geçen hafta TÜYAP için Türkiye’ye geldi. Dün birlikte Ankara Karşıyaka Mezarlığı’na "eski dostlar"ı ziyarete gittik.
Mezarlıklara alışmış adımları, Hüseyin’in kabri başına geldiğinde durdu.
İhtimal ki, 30 yıl önceki vasiyet çınladı kulağında...
Hüseyin’i olduğu kadar, oğlunu, İnan’ını da düşündü uzun uzun...
Mayıs’ların lanetine ağladı.
***
ODTÜ’ye gittik sonra...
İlk fidanlarını diktiği ağaçlardan bir orman karşıladı kendisini...
İdare’nin kantininde "YÖK’e hayır" yazılı afişler önünde çay içtik. Bir dönem Sosyalist Fikir Kulübü forumlarının yapıldığı amfiyi gezdik.
"Dağa çıkma kararı"nın alındığı yurtlardaki ünlü 201 - 202 no’lu odaları ziyaret ettik.
Rektörlüğün önünden geçerken eski bir eylemi yad ettik:
Kalabalık bir grupla rektörlüğü işgal etmişlerdi. Polis binayı çevirmiş, teslim olmalarını bekliyordu. Oysa hazırlıklıydılar. Elektrik bölümü öğrencileri, yeraltından bütün binaları birbirine bağlayan dehlizlere lambalar döşemişti. Polis rektörlüğe girdiğinde, onlar çoktan dehlizden geçerek yurtlara dağılmış, pijamalarını giyip, ders çalışıyor konumunu almıştı bile...
En çok stadyumda "Devrim" yazısının hala okunur halde duruyor olmasına şaşırdı. Tabii bir de çarşıdaki Amerikan markalarına...
ODTÜ’nün ünlü "McDonalds’ eylemi"nden söz ettik.
12 Eylül ve onun çocuğu YÖK, 20 yılda ne yaparsa yapsın, hepten apolitik bir üniversite yaratmayı başaramamıştı.
***
ODTÜ’den çıkarken 60’ların türkülerini mırıldanıyordu.
Ona gıpta etmedim dersem yalan olur:
Türkiye tarihinin belki de en şanslı kuşağıydılar. Yeryüzü daha aydınlık olsun diye omuz omuza yürümüşler, yolda yoldaşlarını yitirmişlerdi. Ama her şeye rağmen gülümseyişleri acılarına yenilmemişti.
Elimdeki kitabına düştüğü not, müjdeli bir sır gibiydi:
"Henüz o güzel insanların tümü, o güzel atlara binip gitmediler."