Ankaraya yeni oyunu "Oscar ve Pembeli Meleği"ni sahnelemeye gidiyordu.Başkentten İzmire geçecek, sonra da Amerika turnesine başlayacaktı. Oyunun İstanbul gösterimi bir telif sorunu nedeniyle şimdilik yapılamıyordu.Özel tiyatroların sıkıntılarından ve yeni oyunundan söz ettik yol boyu...Oyunu anlatırken, her bir çizgisinde bin bir tecrübe saklayan yüzü sevinçle ışıldıyor, sesinde, sahneden tanıdığımız o coşkulu heyecan çınlıyordu. Bir ara önündeki oyun metnine kapandı; dua okur gibi mırıldanarak temrine başladı. Metne bir göz attım; ilk satırında "Sevgili Allah" yazıyordu.* * *Ertesi akşam oyunda aldım soluğu...Yoğun kar yağışına rağmen Büyük Tiyatro tıklım tıklımdı. En önde Cumhurbaşkanı Sezer ve eşi oturuyordu.Uçaktaki mütevazı ve nazik kadın şimdi sahnede, her dalından ayrı meyve veren bereketli bir ağaca dönüşmüştü.Eric Emmanual Schmittin oyununda iki rolü bir arada oynuyordu:10 yaşındaki lösemi hastası Oscar ile 100 yaşına merdiven dayamış bakıcısı "Pembeli Melek"...Günden güne ölüme yaklaşan Oscar, kalan sayılı günlerini, Allaha mektup yazarak geçiriyor, çocuksu sorular ve dileklerle hayatı, ölümü ve inançları sorguluyordu.Uçakta gözüme ilişen "Sevgili Allah" hitabı, onun "Allah baba"ya seslenişiydi. Ölüme koşan bir çocuğun, Tanrıya açtığı yüreğinin sedası...* * *Öyle yalın, öyle içten, öyle sıcak bir Yaradan sevgisi gizliydi ki Oscarın mektuplarında, Allahı ilkin "çarpar", "taş yapar" tehditlerinden tanıyan neslim adına imrendim.Niye bir sevgi kalesi değil de, daha çok bir korku nesnesi olmuştu ki bizim Allahımız...?Niye biz bir gün olsun küçük Oscar gibi "Bugün hiçbir dileğim yok senden, hadi git azıcık dinlen" diye öpücük yollayamamıştık Ona...?Niye ödülden çok, ceza yağdırdığını düşünürdük?İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Atay, "İslamın Temel Kuralları" kitabında (Gelişim, 1981) "Allah baba" demeyi "İslamda en büyük küfür ve günah" sayıyordu. Küçük eller semaya açıldığında hangi hitap bunun kadar samimi olabilirdi ki...?* * *Oyun çıkışı eve gelip Turgut Uyarın "Arz - ı Hal"ini okudum yeniden...Yaradanla konuşan muzip bir çocuk saflığıyla "Ben de günahkar kullarındanım Allahım" diye başlıyordu şiirine; "Benim gibi kulun çok dünyada, Allahım!/ Eğer bilmiyorsan işte, haberin olsun,/ ekmek derdi, aşk derdi unutturdu seni/ insan hatırlamıyor dün ne yediğini/ zaten yediğimiz ne ki hatırda dursun/ benim gibi kulun çok dünyada, Allahım" "Yazdıklarıma sakın darılma Allahım!/ Meleklerin sana bunları söylemezler/ Artık pek yarattığın gibi değil dünya/ İnsanlar hem sabuna karıştı, hem suya;/ Ne olursun, hoşuna gitmediyse eğer/ yazdıklarıma sakın darılma Allahım".* * *Bizim gibi kulları çoktur belki ama; giderek çoğalmamız, biraz da "Taş olursun", "Cayır cayır yanarsın" diye Onu öcüleştirenlerin yaydığı korkudandır O korkulardan azade bir çocuğun Allahı ve hayatı keşfine tanık olmak için gidin izleyin Oscarı...Onunla birlikte, yaşayan bir efsanenin sahnede nasıl yıldızlaştığına da tanık olacaksınız. can.dundar@e-kolay.net Uçakta Yıldız Kenterle yan yana düştük. Ne saadet!