Yoğun hafta sonu trafiğinde süslü bir at arabası rahvan beygir adımlarıyla turist gezdiriyor.Yol iki şerit... At arabasının arkasında koca bir konvoy oluşuyor.İstifini bozmuyor arabacı....Ama arkadaki araçlardan hiçbiri sollama girişiminde bulunmuyor.Camdan beline kadar sarkıp "Yürrrüüü" diye bağıran da yok; kornaya basan da...Caddeye çıkana kadar uzun süre sabırla at arabasını takip ediyor konvoy..."Türkiye'de olsa..." tahminleri yürütüyoruz izlerken...***Uçağa bindiğimizde öğreniyoruz "Türkiye'de olsa" neler yaşanacağını...Aynı saatlerde İstanbul Unkapanı köprüsünde, arkadaki araca yol vermeyen üç genç, bedelini kurşunlanarak ödemiş. Arkadaki sivil araçta bomba imha ekibi varmış.Kendilerine yol verilmeyince "yolcu imha ekibi"ne dönüşmüşler. Öndeki araçtaki üç genci yarım saat kovalamış, yakalayınca da kurşunlamışlar.Sürücü genç, kalbinden aldığı yarayla ölmüş.***Ve diğer "Memlekete hoş geldin" haberleri:Cumhuriyet bir hafta içinde 3 kez tekbir sesleri arasında alçakça bombalı saldırıya uğruyor.Ordu'da Büyük Birlik Partisi binası önünde bomba patlıyor.Metin Uca dostumuz Gazi Üniversitesi'nde "Bir daha Çatlı'nın adını ağzına alma" diyen iri kıyım saldırgan tarafından yumruklanıyor.AKP Milletvekili Halil Ürün'ün eşi dayak şikâyetiyle savcılığa başvurup ağır hasar raporu alıyor.İstanbul Maltepe'de ilçe emniyet müdürlüğü önünde bir polis, eteği kısa diye 16 yaşındaki liseli kızı dövüyor.Denizli'de mola veren Fenerbahçe taraftarları bir vatandaşı bıçaklayarak öldürüyor.Şiddet, vurdukça iktidarını perçinleyen bir hükümdar gibi evleri, okulları, karakolları, statları, medyayı, Meclis'i esir alıyor.Her maçı yüreğimiz ağzımızda izliyor, trafiğe korkuyla çıkıyor, her gazetemiz, gazetecimiz için kaygı duyuyoruz.***Sorunu üreten bataklığı kurutabilmek için çok zaman lazım.Ancak derhal atılabilecek iki önemli adım var:Biri, şiddeti "ödüllendirmemek"... Metin'i vahşice yumruklayanı, Cumhuriyet'e, BBP'ye bomba atanı derhal bulmak, yol vermeyen genci kurşunlayan, mini etek giydi diye genç kızı döven polisleri ibretlik cezalarla mahkûm etmek, dayakçı milletvekili için dokunulmazlık tanımamak zorundayız. Potansiyel saldırganlar ancak böyle gemlenebilir.Diğer önlem, şiddeti "özendirmemek"...Saldırganlarla birlikte, şiddeti sonuç veren bir yöntem olarak sunan anlayışı da mahkûm etmek gerekiyor. Çocuk oyunlarından filmlere, televizyon dizilerinden haberlere kadar her mecrada şiddet adeta özendiriliyor. Şiddeti böyle kutsadıktan sonra özenenlere diyecek laf kalmıyor. O yüzden aileden okula, camiden kışlaya, karakoldan medyaya kadar şiddet üreten tüm kurumları gözetim altında tutmak, şiddeti pazarlayan yayınlara karşı etkin kampanyalarla mücadele vermek gerek.Yoksa şiddetin krallığı, hepimizi önce esir, sonra kurban edecek. can.dundar@e-kolay.net Perşembe gecesi Viyana...