Bir ülkenin Başbakan’ı, ülkenin istihbarat teşkilatına güvenmiyorsa orada bir demokrasiden, hukuk devletinden, sağlıklı bir idareden söz edilebilir mi?
Geçen hafta Mesut Yılmaz, Kanal D Haber’den Işınsu Tezkan Tüz’e aynen şöyle dedi:
“MİT’in kendisinde olan bilgileri, amiri konumunda olan benimle, yani Başbakan’la tam olarak paylaştığını hiçbir zaman söyleyemem.”
Bu laf hangi uygar ülkede söylense yer yerinden oynar.
Türkiye’de “normal” sayıldı.
Neden?
Daha önceki başbakanlar da aynı dertten mustaripti de ondan...
Zululular ve darbeciler
“12 Mart belgeseli”ni hazırlarken aynı şikâyeti Demirel’den dinlemiştik.
Şöyle demişti:
“İstihbarat teşkilatı, büyük meselelerde hükümete en son olacak işi söyleyememiştir. Mesela Angola’daki 2 kabile birbiriyle çarpışmış, şu kadar Zululu, bu kadar Mululu ölmüş. Onu size her sabah verir. Ama Ankara’da sizin altınızı oymuşlar, onu haber vermez.”
Nitekim dönemin MİT Müsteşarı, Demirel’e darbeyi, tanklar Ankara’ya yürüdükten sonra haber vermişti.
Sivilleşme de çözmedi
O zamanlar denirdi ki, “MİT Müsteşarı’nın rütbesi korgeneral... Kendini Başbakan’a değil, komutanlarına bağlı hissediyor. O yüzden de darbe hazırlıklarını haber vermiyor.”
Buna çare olarak MİT Müsteşarı sivilleştirildi.
Ancak bu sefer de siviller arası iç çatışma ve siyasi müdahaleler teşkilatı bir kurtlar sofrası haline getirdi.
Şimdi karşımıza çıkan tabloya bakın:
Devletin istihbarat teşkilatı, Jandarma’nın istihbarat teşkilatı içine ajan sokup bilgi almaya çalışıyor. Bu ortaya çıkınca devletin istihbarat teşkilatı, “O bizim ajanımız değil, bizim içimizde, tasfiye ettiğimiz bir ekibin ajanı” diye açıklama yapıyor.
Ve “derin devlet”i çözmesi umulan dava, bu iç çatışmanın sağladığı verilerle ve bu çatışmanın gürültüsüyle yürüyor.
‘Kara kutular açılmalı’
Mesut Yılmaz’la görüştüm.
Kendi başbakanlığı döneminde teşhis ettiği zaafın, bugün de devam ettiğini, hatta giderek kangrenleştiğini, “derin devlet”in diğer kurumlarına da sirayet ettiğini söylüyor.
Ergenekon konusunda “Devletin kara kutusu sayılan kurumlar, ellerindeki tüm verileri yargıyla paylaşırlarsa olaylar ve sorumluları kısa sürede ortaya çıkar” diyor.
Nedir kastettiği?
“Bakın, Tuncay Güney diye birinin evinde Ergenekon örgütünü çözecek çok sayıda evrak bulundu. Bu adam o zaman 22 yaşında... ortaokul mezunu bir genç... Bu evrak kendisine komple teslim edilmiş. Amatör bir iş olmadığı belli... Bu, bir teşkilat işi... Teşkilat onu kullanmış, sonra bırakmış. Ona bu belgeleri veren teşkilat ortaya çıkarılmadan bu olay çözülemez. Mahkeme, bunun elde ediliş şekli üzerinde yoğunlaşırsa iş çözülebilir. Bu, aynı zamanda hükümet için de bir samimiyet sınavıdır.
Zor soru
Baştaki soruya dönelim:
Bir ülkenin Başbakan’ı, kendi istihbarat teşkilatına güvenmiyorsa, istihbarat teşkilatındaki zaafların derin devletin tüm kurumlarına yayılıp kangrenleştiğine inanıyorsa, o ülkenin yurttaşlarından o kurumlara, bu devlete ve süren davaya güven beklenebilir mi?